GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

DİLAN SAYRAÇ CAN VE BERAN

Annelik ve kariyer ikilisinin yan yana yürümesi, kimi zaman yakalanması zor bir denge. Dilan Sayraç Can, bizlere ilham verecek kadar bu dengeyi başarılı bir şekilde kurmuş bir isim. Benzersiz tasarımları ile tanıdığımız saç aksesuarı markası Gaios'u kelimenin tam anlamıyla elleriyle büyüten Dilan, oğlu Beran'ın doğumundan sonra enerjisini hem annelik hem kariyeri üzerinde mükemmel şekilde dengelemiş. Annelikten sonra "Bir yandan eski, bilindik yaşantıma devam edeyim ama bir yandan da bu yaşam biçimime çocuğumu da entegre edebileyim istedim." diyen Dilan'ın, bu isteğini gerçekten hayata geçirebildiği aşikar. Gaios, global bir marka olma yolunda ilerlerken, Beran'la olan sakin ve sevgi dolu iletişimi, bize anneliğin "kariyer mi yoksa çocuk mu" gibi iki uçlu bir denklem olmadığını net bir şekilde hatırlatıyor.

Yurt dışında gerçekleşen belki de biraz sıra dışı doğum deneyimi ile anneliğe adım atan Dilan, aradan geçen 3 senenin ardından bu serüvenin ona neler kattığını öyle samimi bir dille anlattı ki, belki de çoğumuzun kelimelere dökmekte zorlanacağı ortak duygularımızın da tercümanı oldu. Oğlu Beran'ın doğumundan sonra "Hayatımda belki de ilk defa aslında benim de yardıma ihtiyacım var dediğim bir dönemdi. Bunu dile getirmem, yardım istemeyi öğrenmem biraz zaman aldı." diyor Dilan.

Bir anne olarak oğlu Beran için en büyük dileği ise; onaylanmaya ihtiyacı duymayan, hem sevgi hem kendine güven konusunda tatmin dolu biri olması... Bu güzel dileğin, Dilan'ın iç sesine güvenen anneliği sayesinde şimdiden hayata geçmiş olduğunu; onların sıcacık ilişkisine şahit olarak gerçekleştiğini söylemek mümkün.

Dilerseniz şimdi röportajımızın detaylarına geçerek, Dilan ve Beran'ın kalbinizi ısıtacak fotoğrafları eşliğinde, onun annelik hikayesine doğru kısa bir yolculuğa çıkalım...

EBEVEYN OLMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ? PLANLAYARAK MI ÇOCUK SAHİBİ OLDUNUZ?

Planlı diyebiliriz. Sanırım ben eşimden daha çok istekliydim. Nedeni hormonal mi bilmiyorum, bir anda, bir aktarım yapma; bir çocuğum olsun hissiyatı geldi. Eşime de sordum, bu şekilde çocuksuz bir yaşam mı istersin yoksa kalabalık bir aile mi hayal ediyorsun diye. O da her zaman kalabalık aile hayali kurduğunu söyleyince, tamam o zaman başlayabiliriz bu sürece dedim. Çocuk sahibi olmaya karar verince bu sürecin 7-8 ay gibi bir zaman alabileceğini duymuştum ama biz karar verdikten sonra hemen bir ay içinde hamile kaldım. Beklediğimden hızlı oldu aslında.

HAMİLELİĞİNİZ NASIL GEÇTİ?

Hamileliğim çok rahat geçti. Belki de bunun sebebi bir yandan çalışıyor olmamdı. Bu şekilde işe odaklanarak, aklımı dağıtabildim. Çokça da hareket ettim. Eviminizin olduğu Bebek’ten iş yerime yani Kuruçeşme'ye kadar yürüyordum her gün. Hareket anlamında bir de, Do-um'da yogaya gittim. Hamileliğim rahat geçti genel olarak.

Doğumu da Miami'de yaptım. Son iki ayda işten uzaklaşmak çok iyi geldi. Çünkü İstanbul'dayken her gün işe gitme alışkanlığımı vardı ve bunu bir türlü değiştiremedim. Bir saat için bile olsa mutlaka gitmem gerekiyor diye düşünüyordum. Doğuma iki ay kala gidince, en azından mecburen de olsa işi düşünmekten uzaklaşıp, hamileliğime ve kendime odaklandım. Bu bana çok iyi geldi.

YURT DIŞINDA DOĞUM YAPMANIN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI NELERDİ?

Benim için çok olumlu bir deneyimdi. Çevremde bu tercihi yapıp, zorlanan arkadaşlarım da oldu. Benimkisi gerçekten güzel bir tecrübeydi. Doğum öncesi her gün yüzme ve yürüyüş yapma şansım oldu. Belki de bu egzersizler sayesinde doğumum da çok rahat geçti. Normal doğum yaptım. Zaten orada normal doğumu destekleyen bir tutum var; sezaryen seçeneği pek konuşulmadı bile.

Bir de uzakta doğum yapmayı sevdim ben. Doğum sırasında aileler, akrabalar, arkadaşlar derken gerçekten çok kalabalık olabiliyor. Aslında o anda çoğu anne belki bu kalabalığı istemiyor. Hatta bu yüzden doktora "Herkes gelmeden önce ayın 17'sine kadar mutlaka doğum yapmam lazım" diyordum. Ama beklenen doğum anı bir türlü gelmedi. 9,5 aylık olunca artık suni sancı olayı devreye girdi. Aslında bu bir bakıma iyi oldu. Bavulumu hazırladım, sezaryene gider gibi sakin sakin hastaneye gittim ve suni sancı alarak doğumu yaptım.

Doğum sırasında Eren, ben ve doktor, üçümüzdük. Hemşire dahil hiç kimse yoktu odada. Gece 2’de başlayan süreç, ertesi gün akşam saat 6-7'ye kadar sürdü ve tüm bu süreç bana çok doğal, çok olması gerektiği gibi geldi.

Doktorumuz da çok tatlıydı. Beran'ın kafası göründüğünde, Eren'e başını sevmek ister misin diye sordu, Eren onun başını sevdi. Elleri çıktığında bana "Bebeğini sen çıkarmak ister misin?"diye sordu. Uzandım, ellerinden tuttum ve göğsüme aldım onu; biraz bakıştık. İnanılmaz bir andı.

HAMİLELİK SÜRECİNE MENTAL OLARAK HAZIRLANMAK DİYE BİR ŞEY VAR MI SİZCE? SİZ NASIL HAZIRLANDINIZ ANNELİĞE?

Bana göre hamilelik, annelik, genel olarak çok planlanabilen bir şey değil. Nasıl hazırlanacağını düşünsen de işler düşündüğün şekilde ilerlemiyor. Annelikle birlikte "Nasıl bir anne olmak istiyorsun, kendi annen nasıl bir anneydi?" gibi iç hesaplaşmalar başlıyor. Doğumdan sonra yaşadığım süreç bana ikinci ergenlik gibi geldi. Çok olgun bir çocuktum ben. Sanki hiç ergenlik yaşamamış gibiydim. Ablamı bu dönem kaybetmemiş olmamın da büyük etkisi var bunda. Ama Beran doğduktan sonra kendimde daha önce hiç yaşamadığım bir değişim hissettim.

Ben hep kendi başına buyruk, güçlü, hiç kimseden yardım istemeyen bir karakter olduğum için, kimseyi de bana yardımcı olmaya alıştırmamışım… Hayatımda belki de ilk defa aslında benim de yardıma ihtiyacım var dediğim bir dönemdi. Bunu dile getirmem, yardım istemeyi öğrenmem biraz zaman aldı. Doğumdan sonraki zaman dilimi beni bu anlamda biraz zorladı.

YENİDOĞAN SÜRECİNİ NASIL GEÇİRDİNİZ?

Yenidoğan sürecinde çok bilinmezli bir denklemdeydik sanki, kitaplar okuyup videolar seyrederek geçti ilk aylarımız. Beran’ın doğumundan 3 ay sonra da Covid girdi hayatımıza. Pandeminin içine doğmuş olması ve insan içine çıkamayacak olması fikri beni virüsün kendisinden daha çok korkutuyordu. Dolayısıyla bizi çok etkilemesine izin vermeden kanguruyla Beran’ı her yere taşıdım. Sokağa çıkma yasaklarında da en azından markete gittik birlikte.

YENİDOĞAN DÖNEMİNDE EN ZORLANDIĞINIZ KONU NE OLDU?

Beran doğduktan iki gün sonra sütüm geldi. O iki gün boyunca Amerika’da hastanede biberonla mama verdiler. Sonrasında biberonla devam etmek durumunda kaldık. Göğüsten gelen sütün akışını sevmedi. Sürekli pompa yapmaktan kaynaklanan mastit sorunu dışında sürecimiz oldukça yumuşak geçti aslında. 8 ay boyunca belki 10 kere mastit oldum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, anne sütü verme durumunu bu kadar zorlamasam da olurmuş diyorum...

BERAN'IN İSMİNİN HİKAYESİNİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ?

Ben Beren ismini çok seviyordum. Eşimin ismi de Eren. Beren kadife kumaş anlamına geliyor. Unisex bir isim olmasına rağmen genellikle kadınlara veriliyor bu isim o yüzden feminen bir tercih olabilir diye düşündüm. Beran ismi ise hem Eren hem Dilan’ın hecelerini kapsıyor. Bir de ablamın ismi de B ile başlıyordu. Bu yüzden Beran'da sanki sevdiğim kişilerin ismi bütünleşmiş gibi oldu içinde. Anlamına gelecek olursak; güçlü erkek ve koç demek.

KENDİNİZLE İLGİLİ KEŞFETTİĞİNİZ BİR ŞEY OLDU MU ANNELİKTEN SONRA?

Ben çok kontrolcüydüm. Hayatımın her alanında bir sorunla karşılaştığımda mantık yürütürüm, bir şekilde çözüm yolu bulurum diye düşünür ve çözümü bulana kadar konuyu bırakmazdım. Ama çocuk yetiştirmek akışına bırakabilmeyi gerektiriyor çoğu zaman, sorunların üstüne gidince daha kötü oluyor. Bu yüzden annelik, hayattaki dengeyi bulmak, zamanda akabilmek anlamında bana iyi geldi.

Annelikten sonra öğrendiğim bir diğer nokta ise aslında pek çok şeyi kişisel algılıyor oluşummuş. İnsanın ister istemez her şeyi kendiyle ilgili zannetme gibi bir durumu var. Ama Beran’ın doğumundan sonra bir şeyleri farkedip değiştirmek için çok çalıştım. Gece uyanıyor mesela, bazen beni istemiyor, babasını veya yardımcı ablamızı istiyor; ertesi hafta tamamen tersi oluyor. Her ne kadar benim için ilk başta travmatik olsa da, bu da bir dönem aslında ve geçiyor. Küçücük bir çocuğun dünyasının, çoğu zaman kendinle ilgili olmadığını algıladığın noktada diyorsun ki, başka insanların yaptıklarını da demek ki ben çoğu zaman kişisel algılıyormuşum.

BERAN'IN DOĞUMUNDAN SONRAKİ SÜRECİ ANLATIR MISINIZ? ÇOCUKLU HAYATA ADAPTASYON NASILDI?

Yapı olarak rahat bir insanımdır. O süreci de iç hesaplaşmalarım dışında genel olarak rahat geçirdiğimi söyleyebilirim. Çevremde çocuğu olan arkadaşlarımla iletişim halinde olmak da bana iyi geldi. Ama bir yandan da dünyayı yeniden keşfediyor gibiydim. Annem zaman zaman benimle dalga geçiyordu çünkü alt değiştirmek için bile video'lar açıp izliyordum.

Çocuklu hayatta genel olarak bir denge kurmayı öğrendim diyebilirim. Bir yandan eski, bilindik yaşantıma devam edeyim ama bir yandan da bu yaşam biçimime çocuğumu da entegre edebileyim istedim. Aksini de denedim, yani tamamen Beran odaklı olmayı, ama olmuyor; ben bu şekilde mutlu oluyorum. Sosyal hayatta çocuklu ailelerle görüşünce elbette daha rahat oluyor ama çocuksuz geçirdiğim saatleri, çocuksuz tatillerimi de seviyorum. Bunu da bir şekilde dengeleyebilmek istiyordum; zamanla o dengeyi bulmayı öğrendiğimi düşünüyorum.

EBEVEYN OLMAK SİZE HAYATA DAİR NE ÖĞRETTİ?

Kendimin en iyi hali olmanın ne kadar önemli olduğunu. Beran’ın doğumundan itibaren kendimin daha iyi versiyonunu yakalamaya çalışıyorum. Hayatı nasıl algılayıp yaşadığımız çok önemli. Çocuklara bu anlamda ayna oluyoruz. Biz iyi oldukça, iyi hissettikçe onlar da bunu görüyor ve anlıyorlar zaten. O yüzden hepimizin, her şeyden önce kendine dönmesi ve önce kendi “iyiliğine” yatırım yapması gerekiyor.

ANNELİĞİN EN ZOR YANI NE OLDU SİZİN İÇİN?

Bir şeyleri akşına bırakabilmek... Büyüme sürecinde her şey sürekli değişiyor ve bir noktaya takılı kalmamak gerekiyor. Bunu başarmak zor oluyor çoğu zaman.

ÇOCUĞUNUZA EN ÇOK NEYİ ÖĞRETMEK İSTERDİNİZ?

Onaylanmaya ihtiyacı olmasın isterim. Onu hem sevgi hem kendine güven konusunda o kadar tatmin edebilmek istiyorum ki, ileride kimsenin onayına ihtiyaç duymadan kararlarını kendisi verebilsin.

ANNE OLARAK ÇOCUĞUNUZA KARŞI NASIL BİR YAKLAŞIMINIZ VAR? TAKİP ETTİĞİNİZ YA DA BAĞLI KALDIĞINIZ EKOLLER VE YÖNTEMLER VAR MI?

Beran’a karşı anlayışlı, sabırlı ve sevgi dolu olma gayretindeyim. En küçük kararları bile onun vermesini sağlayıp seçimine saygı duymaya çalışıyorum. Ekollerin çoğunu takip ediyor fakat hiç birini seçip ona bağlı kalmıyorum. Anneliğin en güzel ve otantik yanı bana göre iç güdülerimizde gizli, buna bir sınır koymak istemiyorum. Benim için en işe yarar yöntem sıkıntı anında dikkati başka yöne çekmek ve ağladığında asla sevgisiz ve yalnız bırakmamak. Sınırlar içinde özgür bırakmak.

EVLİLİK VE EBEVEYNLİK DENGESİNİ KURMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİYORSUNUZ? ÇOCUK SAHİBİ OLMANIN EVLİLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELER SİZCE?

Çocuk sahibi olmanın evliliğimiz üzerinde negatif veya pozitif bir etkisi oldu diyemeceğim çünkü çocuktan bağımsız, bambaşka bir konsept olarak düşünüyorum evliliği. İkisini ayırmak gerekiyor. Çocuğum oldu ve bu sayede evliliğim daha iyiye gitti gibi bir denklem yok bence. Eren çok ilgili bir baba. Hoşuma gidiyor tabii ki iyi vakit geçirdiklerini görmek, ortak hobilerinin olması… Bunlar güzel şeyler elbette. Ama Eren ve Beran’ın ilişkisi bizim evililiğimize artı hane olarak eklenmeli mi; onu bilemiyorum.

MARKANIZ GAIOS'TAN BİRAZ BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? MARKANIN DOĞUŞ HİKAYESİNİ DİNLEYEBİLİR MİYİZ SİZDEN?

2014 yılının haziran ayında kurdum Gaios'u. Kendim için arayıp bulamadığım saç aksesuarları oluyordu, hafta sonlarımı tokacılarda geçiriyordum. Büyük markalar da saç aksesuarları yapmıyorlardı o zaman. Yurt dışına çıktığımda alıyordum.

Ailemin sanatçı yönü ağır basar. Benimse hep kurumsal bir yaşamım olacağını düşünüyorladı. Uluslararası ilişkiler mezunuyum. Staj zamanında kurumsal yaşamın benlik bir şey olmadığını anladım. Ne yapacağıma karar verme sürecindeyken, tam o sıralarda "Bebek Şenliği" vardı. Bir arkadaşım "Standımın yarısı boş, hadi gel sen de oraya koy yaptıklarını" dedi. Bebek Şenliği’nde ben bir şeyler satar mı satmaz mı diye merak ederken, iki saat içinde yaptığım her şey satılmıştı.

Hobi gibi başladı aslında. Sonra üretim yaptıkça ve aksesuarlar ilgi gördükçe ben de işi büyütmek için gereken yatırımı yaptım. Ufak ufak ama emin adımlarla gittim. Gidişattan da çok mutluyum ama Gaios'u bir dünya markası haline getirmek de istiyorum.

Saç aksesuarları Gaios

ÜRETİM SÜRECİ NASILDI? KENDİNİZ Mİ YAPTINIZ İLK ÜRÜNLERİ? NASIL ÖĞRENDİNİZ TEKNİKLERİ?

Senelerce kendim yaptım. Annem evde hep kolyeler yapar, örgü örer, silikon tabancasıyla bir şeyler yapıştırır, üretir. Dolayısıyla aşina olduğum bir durumdu, her şeyi en baştan öğrenmeme gerek kalmadı. Zamanında, sırf merakımdan kaynak yapmak için atölyelerde workshop’lara katılmıştım. Hobi olarak gidiyordum bu eğitimlere. Teknikleri öğrenmeyi, bilmeyi seviyorum. Hangi malzeme nasıl kullanılır, handikapları nelerdir, hepsini aksesuara nasıl adapte edeceğimi de biliyorum. Bu durum özellikle “bridal” kısmında çok işime yarıyor. Mesela reçine çiçekler, seramik pin’ler var. Aslında o kadar çok malzeme kullanıyoruz ki o da sınırı genişletiyor. Yani hep kumaşla çalışsam ya da hep aynı tel tekniğini uygulasam bir noktada kısıtlanırım. Yaratıcılığım da kısıtlanır. Meraklıyım, hepsinden biraz almayı seviyorum. Ama bir yandan yeteri kadar sabırlı olduğum da söylenemez. Hiçbir tekniğin sonuna kadar gidemiyorum. Ama ekip olmanın güzel yanı da bu işte, alanlarını seven sabırlı insanlarla çalışıyorum.

GAIOS İSMİNİN HİKAYESİ NEDİR?

Gaios mitolojik bir isim. Gaia’dan türüyor. Tam olarak bilinmiyor ne anlama geldiği. Toprak Ana’nın gücünden geliyor anlamı ama tam net değil. Bu da benim daha çok hoşuma gidiyor. Herkes kendi anlamını katabiliyor içine. Çünkü saç aksesuarları genelde özel günlerde takılıyor, düğün olmasına da gerek yok. Taktığında iyi hissettiriyor ve o günün anlamını kendi taşıyor.

ANNELİK İŞ YAŞAMINIZI NASIL ETKİLEDİ?

İlk defa son koleksiyon için bir tasarımcı ile çalıştım. Bu zamana kadar hep ben tasarlıyordum ürünleri. Öncesinde aklıma bir şey geliyordu hemen uyguluyordum. Hatta moda akımlarını bir tık önden takip edebiliyordum. Yani arkadan hangi moda akımı gelecek anlıyor ona göre tasarım yapıyordum. Ama son bir senedir bu akımları hissetsem, fikirler aklıma gelse bile kağıda dökmekte ve hayata geçirmekte geç kalabiliyorum, kafam artık o kadar dolu oluyor ki.

ANNE OLDUKTAN SONRA ÇALIŞMAYA KARŞI BAKIŞ AÇINIZ DEĞİŞTİ Mİ?

Çalışmak sadece "iş yapmak" anlamına gelmiyor benim için. Çok farklı özelliklerimizi ve becerilerimizi devam ettirmemize yarıyor. Çalışırken daha aktif ve sosyal olduğumu hissediyorum ben.

Kendi işini yapmanınsa artıları ve eksileri var. Zamanını yönetebiliyor gibi duruyorsun aslında kendi işin olunca ama bir yandan da hiç yönetemiyorsun çünkü aklında sürekli iş, elinde telefon. Bu da çok rahatsız edici bir durumdu benim için. Hiçbir şey yapmasam bile kafamın içi dolu oluyor. Beran’dan sonra ise onunla olduğum saatlerde zihnimi tamamen boşaltmaya ve işi tamamen unutmaya çaba sarfediyorum.

ANNELİĞİ 3 KELİME İLE TANIMLANIZI İSTESEK?

Sonsuzluk

Sevgi

Anlayış

BERAN'DAN SONRA HAYATINIZA GİREN "ANNE ARKADAŞLARINIZ" OLDU MU?

Olmaz mı! Kesinlikle hayatıma şahane insanlar girdi Beran’la... Hem eski arkadaşlarımla birlikte bu süreci yaşamak hem de yenilerini eklemek çok kıymetli. Şimdi bir de okul arkadaşlarının anneleri var, aynı dili konuşup hissediyor olmak şahane.

EVİNİZİN HİKAYESİNİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ? KAÇ SENEDİR BURADA OTURUYORSUNUZ?

2 senedir buradayız. Beran doğduğunda Bebek’te oturuyorduk, mahalle yaşamını ve sahilde olmayı seviyorduk fakat eve zamanla sığamamaya başladık ve Beran’ın daha rahat edebilmesi için site arayışına geçtik. Yüksek binaları ve çok kalabalık siteleri sevmediğimiz için 3 bloklu lokasyon olarak merkezi bir daire bulunca hemen taşındık.

BERAN'IN ODASINI DEKORE EDERKEN, RENKLERİ BELİRLERKEN, NELERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDUNUZ?

Odaya ilk aldığım eşya beşik ve alt değiştirme ünitesiydi. Aslında mint yeşiliydi renkleri, beşik açılıp 6 yaşına kadar kullanılan çocuk yataklarına dönüşüyordu. Alt değiştirme ünitesi de oyuncak ünitesine dönüşebiliyordu. Aldığım eşyaların fonksiyonel ve uzun ömürlü olmalarına dikkat ediyorum. Masal okurken ve uyku sırasında yanına yatma isteği ağır basınca Montessori yer yatağına geçtik. Odasındaki her eşyaya bize ihtiyaç duymadan, basamakları kullanarak kendisi ulaşabiliyor. Odadaki en belirgin özellik de hayvan oyuncakları ile dolu olması... 30’a yakın hayvanın hepsinin ismi var ve biz uyumadan önce yaklaşık 2 sene her birine tek tek iyi geceler diledik. Bunu yapmamızın görsel ve hafıza gelişiminde etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. Bir de tabii ki hayvan sevgisi olmazsa olmazımız.

Yaklaşık 1 yaşındayken de odasını halıyla kaplattık; alerjisinin olmadığına emin olmamız önerilmişti. Renkler de genellikle toprak ve taş tonları. Bu tonlar bana sakin ve huzurlu geliyor.

EVİNİZDEKİ FAVORİ EŞYALAR, MOBİLYALAR, ESERLER HANGİLERİ?

Ablamın Tüpler’i.

Annemin ve halamın yaptığı seramikler.

Aile dostumuzun hediyesi Serdar Akkılıç tablosu.

Portekiz’den taşıdığımız porselen heykeller.

Horhor’dan aldığım LC4 Lounge Chair.

EVİNİZDE EN SEVDİĞİNİZ ODA / KÖŞE/ ALAN HANGİSİ?

Yorgunsam odam; hava güzelse balkon; hava kötü ve enerjim varsa mutfak!

TİPİK BİR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇİYOR?

Sabah kalkıp giyinir Beran’la vitaminlerimizi hazırlar, ailece kahve ve vitamin seansı sonrası okula doğru yola çıkarız. Oradan genelde işe uğrarım, haftalık yapılacaklarım bellidir zaten, onları tamamlar ve 13.00’te Beran’ı okuldan alırım. Onu eve bırakır ve "sosyalleşme, iş, kişisel ihtiyaçlar" arası harcanmaya ayrılan saat dilimine girerim. Akşam yemeği saati 18.30-19.00 gibi eve döner biraz oyun sonrası ailece yemeğimizi yeriz. Beran’ın banyo seansı sonrası masalı okunur ve uykuya geçer. Bizim de 21.00 itibariyle anne babalık görevimiz biter; karı koca olarak sosyalleşir ya da dizi izler veya kişisel hobilerimize zaman ayırırız.

Dilan'ın babetleri Moi Shoes

KISA KISA

Tipik kahvaltım... Kahve.

Başucumda her zaman bulunanlar... Su, not defteri/kalem, toka.

Son okuduğum kitap... Seyir / Piraye

Şu sıralar takip ettiğim dizi... White Lotus, The Watcher.

En son satın aldığım şey... Atkı.

İstanbul’da en sevdiğim mekan... Meg Bebek.

En sevdiğim seyahat rotası... Asya.

...olmadan yaşayamam... Ailem.

Beni mental olarak ayakta tutan... Nefes.

Üye ol, ilk alışverişte %10 indirim fırsatı kazan!

Tüm sitede geçerli ilk alışverişinizde kullanabileceğiniz %10 indirim kodu için üye olun!