GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Belkıs Boyacıgiller ve Mey

Petitmag’in yeni anne hikayesi için bitki bazlı yemeklerden oluşan menüsüyle uzun süredir uğrak mekanlarımızdan biri olan Bi Nevi Deli’nin kurucu ortağı Belkıs Boyacıgiller’in Ulus’taki evinin yolunu tutuyoruz. Belkıs, tıpkı Bi Nevi Deli’ye ne zaman gitseniz karşılaşacağınız o güler yüzlü, sevimli, yumuşacık tavırla karşılıyor bizi. Dünyaya pozitif bir pencereden bakan Belkıs’ın üç yaşındaki kızı Mey ile ilişkisi de öyle; sıcacık, sevgi dolu. Belkıs, anne olduktan sonra kendisinde hissettiği değişimi ise şöyle tanımlıyor: “Eskiden hep başkalarını mutlu etmek önceliğimdi. Doğuştan gelen, insanları hoş tutmayı seven, bunun için çabalayan bir yapım var. Anne olduktan sonra daha otantik olmayı başardım. Kendime inanmaya başladım ve güçlü olan taraflarımı ön planda tutmayı öğrendim.”

San Francisco’da doğan ve üniversite eğitimini tamamladıktan sonra 2005'te Türkiye'ye gelen Belkıs, çalışma hayatına Babylon-Pozitif ile atılmış ve edindiği ilk yakın ilişkilerini orada kurmuş. Hatta Türkiye'ye yerleşme kararındaki en büyük sebep de bu çevre olmuş. Daha sonra Beymen’de çalışarak moda sektörüne adım atsa da bir süre sonra yaratıcılığını esas harekete geçirenin ne olduğuna karar vermiş...

Öyle ki Ocak 2014'te Rouxbe online yemek okulu, ilk kez Bitkisel Bazlı Aşçılık sınıfı açtığında hemen kayıt olmuş. Sertifikasını aldığında da yolu arkadaşı Özge Şen ile kesişmiş. “Uzun zamandır bitki temelli beslenmeyle ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. Özge'nin bu konuya merakı vardı ve açacağı restoranda menüye vegan opsiyonlar eklememi istedi. 'Ortak olmaya ne dersin' dediğinde teklifine hemen atladım! Benim için çok büyük bir şanstı çünkü babamın da hep dediği gibi eğer restoran işine gireceksem zayıf yönlerimi tamamlayacak bir ortağım olmalıydı.” diyen Belkıs böylece ortağıyla Bi Nevi Deli’ye hayat vermiş. Sık sık güncellenen menüsü ve sunduğu zengin alternatiflerle, Bi Nevi Deli, bugün sağlıklı beslenme konusunda öncü konumda.

Belkıs’ın iş hayatını ve anne olmayı nasıl dengelediğinden, bitkisel bazlı ve temiz beslenmenin hayatına etkisinden, kızını yetiştirirken kendini de düşünmeyi öğrenmesinden ve daha nice konudan ilham almak için sizi galeriye davet ediyoruz.

MEY'İN İSMİNİN BİR HİKAYESİ VAR MI?

Amerika'da doğup büyüdüğüm için kızımın her dilde telaffuzu kolay, aynı zamanda herkeste olmayan bir ismi olsun istedim. Aslında iki isim olarak hayal etmeme rağmen son anda tek isimde karar verdiğimiz için çok mutluyum. Mey ismini çok sevme sebebim, Mae, May, Mei, Mai gibi birçok dilde hem çok kolay hem de kuvvetli ve sade bir isim olarak kullanılması.

EBEVEYN OLMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ? HAMİLELİĞİNİZİ ÖĞRENDİĞİNİZ GÜNE DAİR HİSLERİNİZ NELER?

Evlenmeyi hiç hayal etmedim diyebilirim ama hep anne olmak istemiştim. Eşimle uzun senelerden sonra evlenmeye karar verdiğimizde niyetimiz aile kurmaktı.

İlk hamileliğimi Ocak ayında öğrenmiştim ve çok sevinmiştim. Ancak maalesef ilk haftalarda kaybettik bebeği. Biraz ara verdikten sonra Mey çok güzel bir sürpriz oldu bize.

HAMİLELİĞİNİZ NASIL GEÇTİ? BU SÜREÇTE NASIL BESLENDİNİZ? SPOR YAPTINIZ MI?

Hamileliğim oldukça rahat geçti. Benim için en büyük sorun ilk üç ay boyunca haşlanmış patates ve turşu dışında hiçbir şey yiyememekti. Eskiden, Bi Nevi Deli'de menümüz her gün değişirdi ve her sabah çorba, salata tadımları olurdu. O dönemde ben hiçbir şeyi tadamıyordum bile. İlk dönem işim açısından biraz zorlayıcıydı bu yüzden.

Hamileliğim boyunca bitki temelli bir beslenme planı takip ettim, hiç hayvansal gıda tüketmedim. PCRM, Vegan For Her, Becoming Vegan gibi kitaplar ve kaynaklar dışında diyetisyen olan kardeşim Esen bana bir beslenme planı hazırladı ve hamileliğimin başından beri günlük protein ihtiyacımı bu listeye sadık kalarak karşıladım. Düzenli sporun da çok faydası oldu; hamileliğimde hem pilates hem fonksiyonel training yaptım.

HAMİLELİKTE HAYATINIZDA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER YAPTINIZ?

Kendimi dinlemeyi öğrendim… Yorulduğumda dinlenmeyi, vücudumu dinleyerek beslenmeyi. Bir de istediğim programlardan hamilelik bahanesini kullanarak bol bol kaçtım ve sakin bir hamilelik geçirdim. Genel anlamda hamilelik benim için çok güzeldi. Bu süre boyunca vegan beslendim. Hamileliğime kadar aslında beslenme konusunda kurallara uymakta zorlanan bir yapım vardı, aralarda çokça sağlıksız besinler kaçırırdım ve aşırı yediğim dönemler olurdu. Ama hamileliğimde hiç olmadığı kadar temiz ve sağlıklı beslenip kendimi çok iyi hissetmeye başladım. Günlük almam gereken protein ihtiyaçları yazılıydı ve her gün birebir hepsine uyuyordum. En büyük değişimi bu dönemde yaşadım diyebilirim. Kısacası hamilelik sayesinde beslenme ile sağlıklı bir ilişki kurabildim. Çok şey öğrendim bu şekilde beslenerek ve sonunda toxic hunger denen şey tamamen gitti.

HAMİLELİĞİNİZ BOYUNCA DOĞUMA KENDİNİZİ NASIL HAZIRLADINIZ?

Ben normalde araştırmayı, okumayı çok seven bir insanım ama hamileliğim boyunca doğum sonrası dönem için bir şey okumak nedense içimden gelmedi. Pilates hocam aynı zamanda doulaydı ve ondan çok şey öğrendim. Acıyı yönetmem için görselleştirme teknikleri öğretti mesela. Sonra eşimle İstanbul Doğum Akademisi'nde bir eğitime katıldık ve çok faydasını gördük. Bu eğitim doğuma bilinçli girmemi sağladı.

MEY’İN DOĞDUĞU GÜNÜ ANLATIR MISINIZ?

Mey’in beklenen doğum tarihi 3 Aralık 2016 idi. Ben 2 Aralık Cuma günü kendimi çok iyi hissetmemeye başladım. Spordan sonra kız arkadaşlarımla buluşacaktım fakat o gün hem sporu hem buluşmayı iptal edip evde yatmaya karar verdim. Sancı henüz yoktu, doktor yan yatıp uzanıp dinlenmemi önerdi. Ertesi gün kalktığımda daha iyi hissediyordum, hatta organik pazara uğramayı düşündüm ama son anda vazgeçip dükkana gittim. Akşam eve geldiğimde her şey normaldi. 4 Aralık sabahı saat 3'te tuvalete kalktım ve suyum geldi. Sonra biraz yatıp dinlendim, sancı gelmesini bekledim ama gelmedi. İstanbul Doğum Akademisi'nin eğitiminde, su geldikten sonra doğumun 24 saat içinde gerçekleşeceğini öğrenmiştim, o yüzden hastaneye gitmeye karar verdik. Çok sakin bir Pazar sabahıydı. Yollarda kimse yoktu. Hastaneye vardığımızda doktor muayenesinden sonra doğumun kendiliğinden başlamasını beklemeye karar verdik. Ancak sancılarım başlamayınca suni sancı verildi ve şiddeti gitgide arttı. Epidural almaya karar verdim, hatta bunun için dakika saydım diyebilirim. Saat 17.06'da Mey dünyaya geldi. Açıkçası çok güzel bir doğum planı hazırlamıştım. Suda doğum istiyordum. Hypnobirthing için de çok çabaladım. Ancak doğum başladıktan sonra tek isteğim bebeğin sağlıklı bir şekilde doğmasıydı, dolayısıyla hazırladığım doğum planı pencereden uçtu gitti. Ama bu çok da önemli değildi... Kontrol etmeyi seven bir insansan, bence çocuk hayata geldiği ilk günden itibaren her şeyi kontrol edemeyeceğini öğretiyor sana.

YENİDOĞAN SÜRECİNİ NASIL GEÇİRDİNİZ?

İlk aylar ağırlıklı olarak evdeydim. Aralık ayında doğum yapmış olmamın da moduma kesinlikle olumlu etkisi oldu. Derin bir kış uykusundaydım sanki. Evde olmak, dışarı çıkamamak bana hiç zor gelmiyordu. Zaten herkes evdeydi. Sonrasında dükkana gitmeye başladım. Yürüyerek 7 dakika uzaklıktaydı evimize. Emzirip, evden çıkar, dükkana yürür, sonra tekrar emzirmek için tekrar eve yürürdüm. Çok iyi spor oldu bana! Ortağım da o dönem çok destek oldu. Mey biberona çok geç alıştı, onun için en fazla 3 saat dışarıda kalabiliyordum. Mey'siz çok da uzaklara gidemedim anlayacağınız.

YENİDOĞAN DÖNEMİNDE EN ZORLANDIĞINIZ KONU NE OLDU?

Aslında doğum sırasında ve sonrasında her şey iyi geçti ve normal ilerledi diyebilirim. Ama şimdi geriye dönüp yenidoğan sürecine baktığımda, her şey benim açımdan daha kolay olabilirdi gibi hissediyorum. Mesela hemşirelerin ilk aylar için ısrar ettiği uyku ve beslenme rutinine birebir uymak zorunda hissetmeyebilirdim kendimi. Emzirmeyi çok sevdim aslında. Gece uyanmalarında Mey'i emzirerek uyutmak benim için hem çok kolay hem de çok keyifliydi. 10 ay kadar her gece böyle devam ettik. Daha uzun emzirmek de isterdim ama Mey 10 aylıkken bir MS atağı geçirdim. Emzirmenin aslında ataklardan koruduğu söyleniyor. Fakat bir yandan da ilaçlarını alamıyorsun. Geçirdiğim bu atak sonrası hemen ilaca başlamamı istediler ve dolayısıyla emzirmeyi kesmem gerekti. En önemlisi de 10 aydır uyumuyordum aslında. Her ne kadar hoşuma gidiyor olsa da Mey 2-3 saatte bir emmeye ve emerek uykuya geçmeye alışmıştı ve çok sık uyanıyordu. Uykusuzluk da bu atağın en önemli sebeplerinden biriydi. Şimdi baştan yapsam, en azından sütümü sağarak bir başkasının gerektiğinde Mey'i besleyebilmesini sağlamaya çalışırdım. Kendim için her şeyi daha kolay hale getirmeyi pek beceremedim sanırım. Bir şeyleri değiştirebilsem, kendimi de daha çok düşünecek şekilde değiştirirdim.

ANNELİK SİZE KENDİNİZE VE HAYATA DAİR NE ÖĞRETTİ?

Sabırlı olmayı, iyi dinlemeyi ve anda kalmayı öğretti anne olmak bana. Mey o kadar yaptığı şeye ve ana odaklı ki, başka hiçbir şey önemli değil onun için. Yarın önemli değil, dün önemli değil; sadece o anı düşünüyor. Bunu görmek bana en büyük öğreti oldu. Anda olmadığımda Mey ile geçirdiğim zamanın çok ama çok hızlı geçtiğini hissediyorum.

ANNE OLMANIN EN HEYECAN VERİCİ YANI NE OLDU SİZİN İÇİN?

Kendi çocukluğuma geri dönmek, çocukken sevdiğim filmleri Mey ile birlikte izlemek, sevdiğim oyunları aktiviteleri onunla tekrar yapmak, sevdiğim bayramları onunla birlikte kutlamak. Büyüklerimden bir ömür boyu biriktirdiğim öğretilerimi Mey'e aktarmak.

ANNELİKLE İLGİLİ EN ZORLANDIĞINIZ KONU NE OLDU?

Herkes çok çabuk büyüdüklerini, her şeyin çabucak geçtiğini söylemişti. Ama yine de bu kadar hızlı geçmesini beklemiyordum. Gerçekten çok çabuk büyüyor Mey… Bazen işi ve diğer her şeyi bırakıp tamamen onunla vakit geçirmek istiyorum. Mesela ortağımla konuşarak geçtiğimiz yazı Mey ile geçirmek istediğimi söyledim ve o mevsimi çok güzel değerlendirdik. Mey bir daha 2.5 yaşında olmayacak çünkü. Hayatımda bazı değişiklikler yapmam gerektiğini hissediyorum. Bunu bilmek beni en zorlayan konulardan biri.

Onun dışında uykusuzluk konusunda da zorlandım. Atak geçirene kadar uykusuzluğumu, ne kadar yorulduğumu fark etmedim. Sanki o yüksek tempoya ayak uydurduğumu düşünüyordum. Şikayet etmiyordum, hatta çok enerjik hissediyordum. Ve sanırım asıl problem buydu.

ANNELİĞE SPESİFİK BİR YAKLAŞIMINIZ VEYA TAKİP ETTİĞİNİZ BİR EKOL VAR MI?

İki-üç yaşa kadar çocukların iyi bağlantıları olması gerektiğine inanıyorum, özellikle anne babaya. Bu seneler çocuk gelişimi için çok önemli bence. Tüm hayatı hep o senelere geri gidiyor aslında. Bakım verenleriyle ‘güvenli bağlanma’ dediğimiz ilişkiyi kurmasının çok kritik olduğunu düşünüyorum. Öte yandan rutinin önemine çok inanıyorum. Aynı saatlerde banyo yapmasının, uyumasının ona iyi geldiğini görüyorum. Yemek gibi konularda da sınırlar olmalı bana göre. “Etrafımda benim iyiliğimi düşünen ve ne yaptığını bilen ebeveynler var.” diye hissetmesi güven verici bir şey çocuk için. Bir rehbere ihtiyaçları var aslında bu yolda, ben de Mey'e doğru ve güvenilir bir rehber olmaya çalışıyorum.

ANNENİZ, AİLENİZ SİZİN ANNELİĞİNİZİ NASIL ŞEKİLLENDİRDİ?

Çalışan, başarılı bir anneyle büyüdüm ve sanırım benim için de 'hepsini yapmak' önemli oldu baştan beri çünkü annemden onu gördüm. Neyse ki çok şanslıyım. Benim işim kendi işim, ortağım çok iyi bir dostum ve bana müthiş destek oluyor. Eşim de aynı şekilde. Çalışmak hayatımın çok önemli bir parçası. Ürettiğim, hayal ettiğim bir yer orası. Eğer yapmayı sevdiğin bir yer varsa ve imkanın varsa çalışmak bence çok güzel.

MEY’İN İLERİDE NASIL BİR İNSAN OLMASINI ARZU EDERSİNİZ?

Mey'in düşünceli, iyi kalpli, sınırlarını bilen bir insan olmasını isterim. Herkesin onu sevmesi gerektiği gibi bir beklentiyle yaşamasından korkuyorum. Ben öyleyim çünkü. İnsanları hep memnun etmekten hoşlanan, “hayır” demekte zorlanan biriyim. Aslında en sevdiğimiz insanlara baktığımızda, bu kişiler hep güler yüzlü ya da her şeye “evet” diyen insanlar değiller. Bazen en sevdiğimiz insanlar neyin doğru olduğunu bilen, yeri geldiğinde “hayır” diyebilen, sinirlenen, üzülen insanlar. Mey'in de birilerinin onun hakkındaki düşüncelerinden bağımsız, bu haliyle çok sevilebilir ve harika bir insan olduğunu hep bilmesini isterim. Bir de bolca hobisi olmasını dilerim. Telefon veya televizyon olmadan, yaparken kendini kaybedeceği bir hobi, ona hem mutluluk verir hem de kendini yalnız hissetmez. Spor, enstrüman, resim… Her neyse ona kendini kaybettiren şey, onu bulur umarım hayatta ve hiç bırakmaz. Henüz başlamadık bu tarz aktivitelere. Bir yandan onu aktiviteden aktiviteye koşturmak istemiyorum. Ama birçok farklı şey denesin ve en sevdiğini bulsun da istiyorum. Tam bu zamanlar bu konuyu araştıracağım ben de.

Hepimiz bu hayatta her konuda iyiyiz diye bir şey yok. Hepimize hediye edilmiş yetenekler var, onu paylaşmak için buradayız aslında. Çok sevdiğim bir yazar oğlunun matematikte iyi olmadığını ve eşinin bu konuda onu zorladığını anlatıyor. “Matematiği hayatın boyunca kullanacaksın, bu konuda daha çok çalışmalısın.” diyormuş eşi oğullarına. O da eşine şunu söylemiş: “Matematikte iyi değilse iyi olduğu başka bir şeyi yapar. Muhasebesini yönetmesi için de birinden yardım alır.” Aslında bence de durum tam olarak böyle. Bu tabii sadece güçlü taraflarımız üzerine gitmeliyiz ve zayıf taraflarımızdan hep kaçınmalıyız demek değil. Ama güçlü ve çok sevdiğimiz şeyleri keşfetmenin ve bunlarla vakit geçirmenin değerini bilsin isterim Mey.

EVİNİZİN HİKAYESİNİ KISACA ANLATABİLİR MİSİNİZ?

Ulus'ta, büyük bir sitede oturuyoruz. Hiç böyle bir sitede oturmak isteyeceğimi düşünmemiştim. Bana İstanbul'un eski binaları çok romantik gelir, belki Amerika'da doğup büyüdüğüm için tarihi olan yapılardan çok etkileniyorum. Ama bu siteye taşınmak çok iyi bir karar oldu çünkü dairelerin çoğunda küçük çocuk sahibi aileler oturuyor. Hiç program yapmasak bile Mey'i her gün parkta 20-30 arkadaşı bekliyor. Çocuk büyütmek için harika bir yer burası.

EVİNİZİN ESTETİK ÇİZGİSİNİ NASIL TANIMLARSINIZ? DEKORASYONDA TEMEL FELSEFENİZ NEDİR?

Sıcak ama minimal. Eşim mobilyacı bir aileden geliyor; kendisi bu işe oldukça meraklı ve belli bir perspektifi var. Bu konuyu ona bırakmayı tercih ediyorum. Kitaplarımın yer aldığı salondaki geniş kütüphane eve güzel bir sıcaklık katıyor. Mutfağımız da çok geniş; ben yemek hazırlarken arkadaşlarım ve ailem burada oturuyorlar, sohbet ediyoruz.

MEY'İN ODASINI DEKORE EDERKEN, RENKLERİ BELİRLERKEN NELERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDUNUZ? ONUN ODASINDA EN SEVDİĞİNİZ EŞYA HANGİSİ?

Mey'in odasını dekore ederken mavi, gri ve yeşil tonların hakim olmasını istemiştim. Dekorasyona çok meraklı olmadığım için Mey doğduğunda odası çok sadeydi. Tam o dönemde kız arkadaşlarım Tuna Atalık ve Yıldız Edige, bebek ve çocuk odalarının dekorasyonu üzerine EGG adında yeni bir girişime başladılar. “Ne olur Mey'in odasını yapın!” diye hemen atladım. Mey'in odasında en sevdiğim parçalardan biri benim çocukluğumdan kalan bir bayrak. Üzerinde ten renkleri farklı altı çocuk var ve elele tutuşuyorlar. Onun dışında anneannemin, annem ve dayıma yazdığı bir şiir var duvarda asılı. Anneannemi hiç tanımamış olsam da sesi bizimle…

EVİNİZDEKİ FAVORİ EŞYALARINIZ HANGİLERİ?

Molteni & Co’dan aldığımız turkuaz rengi koltuklara ne zaman baksam içim açılıyor. Bir de Deniz Çift'in eğlenceli tabloları ve babamdan kalan kitaplarım.

NE ZAMAN VE NEDEN VEGAN BESLENMEYE BAŞLADINIZ?

2006'da Eat To Live adlı bir kitap okuyup az yağlı vegan beslenmeye geçtim. Ama birkaç ay sonra tekrar normal beslenme alışkanlıklarıma döndüm. Vegan beslenmeye başlama sebebim hem kilo vermek hem de sağlığım içindi. Aile geçmişimdeki kalp damar hastalıklarından korunmak için iyi bir düzen olduğunu düşündüm ve çok aklıma yattı. 2012’de MS teşhisim kondu. Çok severek takip ettiğim Avustralyalı MS hastası bir doktor var… Annesi de zamanında MS hastalığı sebebi ile hayatını kaybetmiş ve aynı teşhis kendisine konduğunda “Ben bu hastalıktan dolayı ölmek istemiyorum, her şeyi araştırmalıyım ve bu hastalıkla ilgili her detayı bilmeliyim.” diyerek araştırmaya başlıyor ve yedi temel prensibe dayanan Overcoming MS adlı kitabını yazıyor. Hastalık ve tedavi süreci hakkında araştırmaya başladığımda bu kitabı okudum. İşte o gün süt ürünlerini kestim -ki zaten 2010'dan beri peskateryen olarak besleniyordum, bu nedenle süreç kolay oldu benim için. Bu hastalık öncesinde 6 ay kadar az yağlı vegan beslenme ile ilgili bir deneyimim olmuştu. Zaten çoğunlukla bitkisel beslenme planına sadıktım ama süt ürünlerine karşı zaafım vardı. Birçok insan gibi her şeyden vazgeçebilirim fakat peynirden asla vazgeçemem diyordum. Ama sütün içinde kazomorfin denen aslında yavrusunun inekten daha çok süt emmesine yol açan, bağımlılık yapan bir şey var. Bu bize de bağımlılık yapıyor, bu yüzden pek çok insan bırakamıyor süt ürünlerini. Neyse ki hem evde, hem Bi Nevi Deli'de kuruyemişlerden ve tohumlardan çok güzel peynirler yapıyoruz, canım peynir istediğinde 4 peynirli tostumuzu yiyebiliyorum.

BİTKİSEL BAZLI BESLENMEYİ, VEGAN BESLENMEDEN FARKLI KILAN NEDİR?

Overcoming MS’de önerilen, diyet deniz ürünleri ve bitkisel bazlı beslenme. Önemli olan kısmı da her gün aldığın doymuş yağı 15 gramın altında tutmak. Ben bu yüzden hindistan cevizi yağı hiç yememeye çalışıyorum. Bir de Eylül 2015’te Didim taraflarında bir balık çiftliğini yakından görme fırsatım oldu. Resmen denizaltı hapishanesi gibiydi. Ve ondan sonra balık yemeyi de kestim. Üç buçuk yıl hiç balık yemedim. Sonra bağırsağımı onarmak adına 2 aylık bir eliminasyon diyeti yaptım. O dönemde birkaç kez balık yedim. Şu anda yine bitkisel bazlı beslenme programı uyguluyorum. Sebzelerin hangi yağlarla piştiğine çok dikkat ediyorum. Restoranlarda meze yemek güzel bir opsiyon gibi gözüküyor ama pişirirken çoğunlukla ayçiçeği yağı kullanıp en son zeytinyağı koyuyorlar. Ayçiçek yağı gibi Omega-6'sı yüksek olan yağlar ise MS hastaları için çok sakıncalı enflammasyona yol açtığından, dışarıda yemek yerken zorlanıyorum. Hayvansal gıda tüketmekten kaçınıyorum çünkü dünyamız, yaşayan canlılar ve kendim için en iyisinin bu olduğunu düşünüyorum. Fakat eğer ayçiçek yağında pişmiş bir sebze ile ızgara sardalye arasında karar vermem gerekirse sağlığım için balığı tercih edebilirim. Bunun ötesinde yediklerimin nereden geldiğini, ne şekilde yetiştiğini çok düşünmeye başladım. Farkındalığım çok arttı bu anlamda. Ben kendimi 'vegan' olarak değil; conscious consumer, yani 'bilinçli tüketici' olarak tanımlıyorum çünkü vegan olmak etik bir bakış açısı gerektiriyor. Hayatında kullandığın her şey, ilacına kadar bu anlayışla üretilmeli.

BİTKİSEL BAZLI BESLENMEYE BAŞLADIKTAN SONRA MENTAL VE BEDENSEL OLARAK NASIL FARKLILIKLAR HİSSETMEYE BAŞLADINIZ?

MS’e ‘kar tanesi hastalığı’ diyorlar. Ben herhangi birinin beslenme düzenini örnek almıyorum aslında çünkü herkesin vücudunda plaklar başka yerde; semptomları ve yaşadıkları çok farklı. Şunu biliyorum ki, şimdiye kadar iyiyim ve anı yaşamak benim için çok önemli. Sürekli yarınım için endişelenmemin bana faydası yok. Şu an görebiliyorum, yürüyebiliyorum, yarın da belki aynı olur diye düşünmeye çalışıyorum. Sabah kahvaltımı ederken öğlen hatta akşam ne yiyeceğimi düşünüyorum. Kısacası nasıl beslendiğim benim için her zaman çok önemli. Temiz beslendiğimde de aşırı hafif ve rahat hissediyorum kendimi. İşlenmiş paketli gıdadan uzak durmaya çalışıyorum. Çocukluğumdan beri gıdayla ve yemekle sağlıklı bir ilişki kuramamıştım, binge eating denen 'tıkınma ve aşırı çok yeme' problemim kayboldu diyemem mesela. Fakat bu beslenme tarzı sayesinde yemekle ilgili takıntılı düşüncelerim azalmaya başladı. Vücuduma giren yemekle daha sağlıklı bir ilişki kurabildiğimi hissediyorum. Genel olarak bitkisel bazlı ve temiz beslenmek birçok anlamda iyi geliyor insana. Kendin için, dünya için, hayvanlar için iyi bir şey yaptığını biliyorsun.

BESLENME KONUSUNA BAKIŞ AÇINIZ MEY’İN YEMEKLE ARASINDAKİ İLİŞKİYE NASIL YANSIYOR?

Benim için en önemlisi Mey'in yemekle iyi bir ilişkisi olması. Bu bağlamda ona hiçbir şeyi yasaklamıyorum. Ben yasaklarla büyüdüm ve sekiz yaşımdan itibaren canımın istediklerini hep saklanarak yedim. Yemekle böyle bir ilişkisi olmasını istemiyorum; umarım bunu başarabilirim. Kilo ve yemek konularını takıntı hale getirmesini ya da bu konularda üzerinde baskı hissetmesini istemiyorum. Yaşadığımız dünyada bu çok zor… Çocuklar hakkında sürekli ‘çok iştahlı, kaç kilo, zayıf mı biraz, nasıl yiyor’ gibi konular konuşuluyor. Halbuki çocuklar için yemek konusu bizde olduğu gibi bir yere sahip değil. Bir de işimden dolayı, böyle ortamlarda herkes bana bakıyor, benim Mey'e ne yedirdiğimi izliyor gibi hissediyorum. “Acaba Belkıs bunu yedirecek mi?” sorusuyla meraklı bakışlar üzerimde gibi geliyor. Geçtiğimiz aylarda gittiğimiz bir doğum günü partisinde yine aynı şeyi hissettim. Yanımda çok sağlıklı olduğunu bildiğim, çocuklarına asla şeker yedirmediğini düşündüğüm bir aile var. Benim mesleğimi de biliyorlar. Sanki merakla beni izliyorlarmış gibiydi ve çok gerildim. Mey o rengarenk kek topları yerken geçen üç dakika, bana üç saat gibi geldi. Ama aslında bu bana önemli bir ders oldu. O gün partiden çıktıktan sonra fark ettim; belki de kimse bana bakmıyordu. Aslında belki de bu tamamen benim kafamda yaşadığım bir şeydi.

MEY'İN NASIL BİR BESLENME DÜZENİ VAR?

Ben evde kendi kafama yatan bir beslenme programı oturttum. Eve zararlı şeyler almıyorum. Eğer yemek konusunda zorlanan aileler varsa, Beslenme Uzmanı Ellyn Satter’ın kitaplarını şiddetle tavsiye ederim. Satter’ın 'Division of Responsibility' olarak adlandırdığı, beslenme konusunda evde ebeveyn ve çocuk arasındaki 'görev dağılımını' anlatan çok önemli bir teorisi var. Bu teoriye göre ebeveyn olarak sorumluluğumuz çocuğa belirli saatlerde, sağlıklı besinler sunmak. Çocuğun sorumluluğu ise neden ne kadar yiyeceğine karar vermek. Çocuğa yeni ve daha önce hiç denemediği bir besin sunuyorsak, tabakta mutlaka sevdiğinden emin olduğumuz bir şey eklemek de çok önemli. Ben tamamen bu teoriye inanıyorum. Ve Mey'e hiçbir zaman zorla yemek yedirmiyorum. “Önce sebzelerini bitir, sonra dondurmanı yiyebilirsin” gibi söylemlerden kaçınmaya çalışıyorum. Tabağına bir parça kurabiye de nohut, turşu ve sebze de koyuyorum. Ve onun seçim yapmasına müsaade ediyorum: Kurabiyesini önce mi yemek istiyor sonra mı, hangisinden ne kadar yemek istiyor kendi karar veriyor.

Mey tamamen vegan beslenmiyor. Çoğunlukla bitkisel ağırlıklı bir beslenme planı var. Haftada birkaç gün yumurta yiyor. Okulda verilen menüye uyuyor. Ama evimizde genellikle bitkisel ağırlıklı yemekler pişiyor. Doğum günlerine gittiğimizde de canı ne çekerse yiyor. Fakat böyle bir durumda öncesinde evde mutlaka karnını sağlıklı besinlerle doyuruyor böylece orada rengarenk kekleri kurabiyeleri gördüğünde gözü dönmüyor. Ben yasaklar koyarak veya onu bazı şeylerden mahrum bırakarak sağlıklı olmasını sağlayamam. Bunun dışında sürekli okuyorum ve güncel kalmaya çalışıyorum ama beslenme meselesi o kadar karışık ki ne doğru ne değil tam olarak bilmiyoruz. Tavsiye edilenler sürekli değişiyor. Yumurta mesela, faydalı mı zararlı mı hala emin olamıyoruz.

MEY İLE GİTMEKTEN KEYİF ALDIĞINIZ MEKANLAR/SEMTLER HANGİLERİ?

Mey ile Küçükçiftik Park'ta ailelere uygun olan bir festival olunca gitmeyi çok seviyoruz. Maçka parkı'nda oynayıp, Minoa kitapçıda vakit geçirmek de sevdiğimiz bir ritüel.

ARKADAŞLARINIZLA YA DA EŞİNİZLE GİTMEYİ SEVDİĞİNİZ YERLER?

Salon Cuma, Scarpetta, Da Mario, SweatersHub Bebek, Karaköy Lokantası, Cantinery ve Lucca.

EĞER DAHA ÇOK VAKTİNİZ OLSAYDI KENDİNİZ İÇİN NELER YAPARDINIZ?

Vipassana’ya gider yoga eğitimi alırdım. Eğitmen olmak için değil; kendi pratiğimi geliştirmek için.

MEY'E EN ÇOK NEYİ ÖĞRETMEK İSTERDİNİZ?

Okuduğum en güzel kitaplardan biri olan 4 Anlaşma'yı öğretmek isterdim.

KISA KISA...

Tipik kahvaltım…

Genelde günde ½ bardak kahve ya da bir espresso içiyorum, daha fazla kafein beni olumsuz şekilde etkiliyor. Son iki senedir pek kahvaltı etmiyorum, aralıklı oruç yapıyorum ve öğlen saat 12.00-13.00 gibi ilk öğünümü yiyorum.

Başucumda her zaman bulunanlar... Bachflower remedylerim, 2-3 kitap, bir şişe su ve telefonum.

Düz ayakkabı mı topuklu mu… Düz.

En son okuduğum kitap... The Overstory.

İstanbul’da en sevdiğim mekan... Lucca

En sevdiğim seyahat rotası... California’ya, çocukluk evime dönmek.

Moleskine’im …olmadan yaşayamam.

En çok ziyaret ettiğim internet siteleri… Mindbodygreen, Wellandgood, Nytimes, Nymag, Vegnews, Astrologyzone.

Beni mental olarak ayakta tutan... Yoga ve düzenli meditasyon pratiğim.

Üye ol, ilk alışverişte %10 indirim fırsatı kazan!

Tüm sitede geçerli ilk alışverişinizde kullanabileceğiniz %10 indirim kodu için üye olun!