GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Yaratıcı Bir Çocuk Nasıl Yetiştirilir?

“Adım bir: Geri çekilin!” diyor Psikolog Adam Grant ve ‘kusursuzluk’ yerine neden ‘özgünlüğü’ savunduğunu, New York Times için kaleme aldığı makalede anlatıyor.

İki yaşında okumayı, dört yaşında Bach çalmayı, altı yaşında hesap yapmayı, sekiz yaşında akıcı şekilde yabancı dilde konuşmayı öğrendiler. Sınıf arkadaşları onlara gıptayla bakıyor, aileleri piyango vurmuşçasına sevinçten uçuyordu. Ancak T.S. Eliot’un yorumlayışına göre kariyerleri gürültüyle olmasa da mırıldanarak sona erme eğilimindeydi.

Bir Amerikan Başkanı tarafından bilimin Super Bowl’u olarak anılan, özel yetenekli lise öğrencilerine verilen ülkenin en prestijli bilimsel ödülü Westinghouse Science Talent Search’ü düşünün. Program 1942’deki başlangıcından 1994’e kadar 2.000’den fazla erken gelişmiş genci finalist olarak kabul etti. Ancak yalnızca yüzde biri Ulusal Bilimler Akademisi’ni bitirebildi ve yalnızca sekizi Nobel Ödülü kazandı. Teorik fizikte devrim yapan her bir Lisa Randall’a karşılık potansiyelinin çok gerisinde kalan düzinelerce vardı.

Çocuk dahiler, nadiren dünyayı değiştiren yetişkin dehalar haline geliyor. Toplumda işlevli olmaları için gereken sosyal ve duygusal yeteneklerden yoksun olduklarını farz edebiliriz. Ancak kanıtlara baktığımızda bu açıklamanın yeterli olmadığını görüyoruz: Özel yetenekli çocukların çeyreğinden daha azı sosyal ve duygusal problemler yaşıyor. Büyük çoğunluğu ise heceleme yarışmasını olduğu gibi, bir kokteyl partisini de kazanacak kadar uyumlu.

Onları geri tutan ise orijinal olmayı öğrenememeleri. Ailelerinin onayını ve öğretmenlerinin takdirini kazanmak için çabalıyorlar. Ancak Carnegie Hall’da sahne alsalar da satranç şampiyonu olsalar da istenmeyen bazı şeyler gerçekleşiyor: Çalışma kusursuz hale getiriyor, ancak ‘yeni’ yapmıyor.

Özel yetenekliler muhteşem Mozart melodilerini çalmayı öğreniyorlar ancak nadiren kendi orijinal partisyonlarını besteliyorlar. Enerjilerini yeni anlayışlar geliştirmek yerine, mevcut bilimsel bilgiyi tüketmeye odaklanıyorlar. Kendilerininkileri icat etmektense kodlanmış kurallara uyuyorlar. Araştırmalar en yaratıcı çocukların en azından öğretmenlerinin bir tür evcil hayvanına dönüştüğünü ve bunun üzerine kendi orijinal fikirlerini onlara verdiklerini söylüyor. Eleştirmen William Deresiewicz’in ifadesiyle, mükemmel koyunlar haline geliyorlar.

Yetişkinlikte pek çok deha, alanlarının uzmanı ve örgütlerinin lideri haline geliyorlar. Yine de fizikçi Ellen Winner; “Özel yetenekli çocukların yalnızca bir kısmı nihayetinde devrimci bir yetişkin yaratıcı haline geliyor.” diye dert yanıyor. “Bunlar sonunda yeniden ihtisas yapan yetişkinliğe doğru sancılı bir geçiş sürecine giriyorlar.”

Dahilerin çoğu bu sıçramayı asla yapmıyorlar. Sorun yaratmadan, mesleklerinde parlayarak olağanüstü yeteneklerini uyguluyorlar. Çökmüş sağlık sistemini düzeltmek için mücadele etmeksizin hastalarını iyileştiren doktorlara veya müvekkillerini haksız suçlamalara karşı koruyan ancak hukukun kendisini dönüştürmek için çabalamayan avukatlara dönüşüyorlar.

Öyleyse yaratıcı bir çocuk yetiştirmeye nereden başlamalı? Bir araştırma, okuldaki en yaratıcı yüzde beşlik kesimdeki öğrencilerin aileleri ile çok yaratıcı olmayanların ailelerini karşılaştırıyor. Sıradan çocukların aileleri ödev ve uyku zamanları gibi ortalama altı kurala sahipken; yüksek yaratıcılıktaki çocukların aileleri ise ortalama birden azına sahip.

Yaratıcılık yetiştirmesi zor, ancak köreltmesi kolay bir şey olmalı. Aileler, kuralları sınırlayarak çocuklarını kendileri için düşünmeye teşvik ediyorlar. Harvardlı psikolog Teresa Amabile, bu ailelerin ‘özel kurallardan çok ahlaki değerlere vurgu yapma’ eğiliminde olduklarını rapor ediyor.

Bütün bunlara rağmen aileler kendi değerlerini çocuklarına dayatmıyorlar. Psikologlar Amerika’nın en yaratıcı mimarlarını yüksek becerili ancak orijinal olmayan meslektaşlarıyla karşılaştırdıklarında bir gerçekle karşılaştılar. Bu, yaratıcı mimarların ailelerine özgü bir şeydi: Vurgu, insanın kendi ahlaki kodlarının gelişimine yapılıyordu.

Evet, bu aileler çocuklarını mükemmelliği ve başarıyı takip etme konusunda teşvik ediyorlar. Fakat bunu ‘mesleki hazzı’ bulmaları için de yapıyorlar. Çocukları kendi değerlerini açığa çıkarmakta, kendi ilgi alanlarını keşfetmekte özgür oluyorlar ve bu da kendilerini yaratıcı yetişkinler olarak geliştirmelerini sağlıyor.

Psikolog Benjamin Bloom, dünya çapındaki müzisyenler, sanatçılar, sporcular ve bilim insanlarının kökenlerini incelediği araştırmayı yürütürken ailelerinin süper star bir çocuk yetiştirme hayali kurmadıklarını öğrendi. Yani çocukları, onlar için birer talim çavuşu ya da köle amiri değillerdi. Bu aileler çocuklarının içsel motivasyonuna karşılık verdiler... Çocukları bir hünere ilgi ya da heves gösterdiğinde, aileleri onları destekledi.

Büyük konser piyanistleri yaşadıkları zamanın seçkin öğretmenlerine sahip değillerdi; ilk derslerini civarda oturan ve öğrenmeyi eğlenceli kılan eğitmenlerden aldılar. Mozart müziğe ilgisini ders almadan önce göstermişti. Mary Lou Williams piyano çalmayı kendi kendine öğrendi. İtzhak Perlman müzik okulu tarafından geri çevrildikten sonra keman çalmayı kendisi öğrendi.

En iyi sporcular bile, en iyi meslektaşlarından biriyle başlamadılar işe. Pek azı Andre Agassi’nin mükemmel oyunu karşısında olmak gibi yoğun bir baskıyla karşılaşır. Tenis yıldızlarının çoğu da ilk antrenörlerine dair tek bir şeyi hatırlarlar: Bu sporu eğlenceli kıldıklarını.

Kanadalı yazar ve gazeteci Malcolm Gladwell, başarının çalışırken harcanılan zamana bağlı olduğunu söyleyen ‘10.000 saat kuralı’nı popülerleştirdiği günden beri, farklı alanlarda ve insanlara göre, bir uzman haline gelmenin ne kadar zamana ihtiyaç duyduğuna dair tartışma şiddetlendi. Ancak bu konudan bahsederken iki soruyu gözden kaçırıyoruz.

Birincisi, çalışmanın kendisi çalışma alanımızı geliştirme yollarına dair bizi körleştirmez mi? Araştırmalar daha çok çalıştığımızda, bilinen düşünme yollarına hapsedilmiş hale geldiğimizi ortaya koyuyor. Uzman briç oyuncuları, kurallar değiştiğinde adaptasyon için acemilere göre çok daha fazla çabalamak zorunda kalıyorlar; uzman muhasebeciler yeni bir vergi yasası değişikliğini uygulamada çok daha kötü durumda oluyorlar.

İkincisi, bir beceri alanında binlerce saat çalışmak için insanları ne motive edebilir? En güvenilir yanıt doğal merakla açığa çıkarılan ya da bir veya daha fazla aktivitede başlangıçtaki eğlenceli deneyimlerle beslenen tutku.

Kanıtlar yaratıcı katkıların bilgi ve deneyimimizin yalnız derinliğine değil; genişliğine de bağlı olduğunu gösteriyor. Moda alanında en özgün koleksiyonlar yurt dışında çalışmaya en fazla zaman harcayan tasarımcılardan geliyor. Bilimde Nobel Ödülü tek yönlü deha olmaktan çok, daha fazla şeye ilgi duymakla ilgili bir şey. Nobel Ödüllü bilim insanları normal meslektaşlarına kıyasla 22 katı kadar bir aktör, dansçı ya da sihirbaz olarak sahne alıyorlar; 12 katı kadar şiir, oyun ya da roman yazıyorlar; yedi katı kadar sanat ve el sanatlarıyla amatör olarak ilgileniyorlar ve iki katı kadar bir enstrüman çalıyor ya da beste yapıyorlar.

Hiç kimse bu parlak bilim insanlarını sanatsal hobilere bulaşmaya zorlamıyor. Bu sadece meraklarının bir yansıması. Ve bazen bu merak onların zihninde şimşekler çakmasına neden oluyor. Albert Einstein, “Görelilik kuramı aklıma bir sezgi olarak geldi ve bu sezginin ardındaki itici güç müzikti” diyor. Annesi beş yaşındayken onu keman kursuna yazdırdı ancak o pek de meraklı değildi. Onun müzik aşkı ders almayı bıraktıktan ve Mozart’ın sonatlarına rastladıktan sonra gençliğinde gelişti. Einstein “Sevgi, görev bilincinden daha iyi bir öğretmendir.” diyor.

Duydunuz mu anne babalar? Bir çocuğu yaratıcı olmaya programlayamazsınız. Belli türde bir başarıyı planlamak isterseniz, elde edeceğinizin en iyisi hırslı bir robot olacak. Eğer çocuklarınızın dünyaya özgün fikirler getirmelerini istiyorsanız, kendi tutkularının peşinden gitmelerine izin verin; sizin tutkularınızın değil.