GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Tanem Sivar Dirvana Ve Süleyman

İstanbul, Amerika, biraz Datça ve sonunda Bozburun’a uzanan mutlu ve tesadüflerle dolu bir hikayesi var Tanem Sivar Dirvana’nın. Çocukluğundan beri Dalaman’da bulunan Bozburun-Datça yol ayrımından annesi ve kız kardeşiyle beraber evlerine gitmek için hep Datça’ya dönmüş. Yıllar sonra evlenip kendi ailesini kurduğunda ise ne tesadüftür ki aynı yol ayrımından Bozburun’a "evim" demeye başlamış. Tanem, Bozburun Yat Kulübü’nün büyüleyici ortamında, bitmek bilmeyen enerjisi, misafirperverliği ve tüm gerçekliğiyle bize anne olma sürecini ve oğlu Süleyman'ı anlattı.

Deniz suyunun şifalı etkisine inanan Tanem, hamileliğinin beşinci ayından itibaren denizden çıkmamış desek abartmış olmayız. Oğlu Süleyman’ın bu kadar sakin, huzurlu olmasını ve kolay bir doğum geçirmesinin sebebini de her gün saatlerce denizde olmasına, yaptığı yogaya ve doğanın içinde vakit geçirmesine bağlıyor. Tanem annelik süresince oğlu Süleyman’dan sadece iki gün ayrı kalıyor ve bu iki gün de acı bir şekilde kaybettikleri köpekleri Django ve Pamuk için oluyor. Django ve Pamuk’un hikayesini gözünden süzülen yaşlarla anlatan Tanem, hayvan hakları yasasının değişimiyle ilgili bu zamana kadar belki de en etkili mücadeleyi eşi Edhem ile başlatıyor.

Gün boyunca Süleyman sırtında tüm Bozburun Yat Kulübü’nü gezen Tanem için en önemli şey doğanın içinde olmak ve bu yüzden de oğlu Süleyman’ın ileride nasıl bir insan olmasını arzu ettiğini sorduğumuzda cevabı tam da beklediğimiz gibi oluyor; “Hayatta neyi seçerse seçsin hayvanları ve doğayı sevsin isterim. Gerçekten doğayı seven, hayvanlara saygılı bir çocuk yetiştirebilirsem, ne yaparsa yapsın yanlış bir şeyler yapamaz gibi geliyor.”

Tanem’in tüm samimiyetiyle anlattığı annelik hikayesi emininiz ki bize olduğu kadar size de ilham verecek...

SÜLEYMAN'IN İSMİNİN HİKAYESİ NEDİR?

Cinsiyet öğrenmek için doktora gittiğimizde, bebeğin erkek olduğunu öğrenince, eşim Edhem, kendi babasının adı olan “Süleyman” dedi. Ben de “evet” dedim, ve bir daha bu konu hiç konuşulmadı aramızda.

PLANLAYARAK MI ÇOCUK SAHİBİ OLDUNUZ?

Bizim evlenirken en büyük hayalimiz çocuk sahibi olmaktı. Biraz bekleyelim gibi bir düşüncemiz hiç olmadı. Keşke daha bile önce olsaydı diyorum.

HAMİLE OLDUĞUNUZU NASIL ÖĞRENDİNİZ? O GÜNE DAİR HİSLERİNİZ NELER?

Her kadın gibi içgüdüsel ve fiziksel bazı değişiklikler olduğunu hissetmiştim. Sonrasında hamileliği öğrenip doktor kontrolüne gittiğimizde mutluluktan havalara uçtuk! Eşimle birlikte kritik zaman süreci bitene kadar, hatta detaylı ultrasona kadar hiç kimseye söylememe kararı aldık. İlk dört ay gerçekten ne kardeşime, ne annelerimize, ne de en yakın arkadaşlarımıza verdik bu haberi. Bu süre boyunca sadece kendi aramızda yaşadık mutluluğumuzu.

BU BEKLEYİŞTEN SONRA GÜZEL HABERİ NASIL VERDİNİZ?

Annelerimize bir hediye kutusu hazırladık, içine bebek kıyafetleri, aksesuarları ve tabi ki ultrason resmiyle. Çok mutlu oldular ve duygulandılar.

HAMİLELİĞİNİZ NASIL GEÇTİ?

Gerçekten rüya gibi bir süreç geçirdim. İlk beş ay birkaç yurtdışı seyahatim vardı ve sunuculuk işlerim devam ediyordu. Beşinci aydan sonra Bozburun Yat Kulübü’ne geçtim. Zaten senenin yarısını burada, diğer yarısını İstanbul’da geçiriyoruz. Bozburun sayfasının açılması benim beş buçuk aylık hamile olduğum zamana denk geldi. Bozburun'da doğanın içindeydim, müthiş sağlıklı ve iyi beslendim. Her akşam misafirlerimizle, arkadaşlarımızla yemekler yedik, bol bol denize girdim, yürüdüm. Tuzlu suyun çok faydasını gördüm, ödemim olmadı, sıcaklardan bunalmadım. Herkes yazın hamileliğin çok zor olduğunu söylüyordu ama sürekli denizde girebildiğim için benim için rahattı. Tuzlu suyun müthiş şifalı ve faydalı olduğunu düşünüyorum.

HAMİLELİĞİNİZDE NASIL BESLENDİNİZ? SPOR YAPTINIZ MI?

Her sabah istisnasız Django ile patikada yürüyüşler yaptık, birlikte her gün sabah erken saatlerde ve akşam en az yarım saat yüzdük. Bunlar dışında haftada 2-3 gün yoga yaptım, Marmarisli Tuğçe diye bir yoga hocam vardı, hem enerjisiyle hem dersleriyle bana müthiş destek oldu. Ve bana hep doğumun müthiş rahat geçeceğini, bebeğimin de sakin bir bebek olacağını söylerdi. Gerçekten de söylediği gibi oldu. Yoganın hamilelik ve doğum sürecinde müthiş faydasını gördüm.

Vücudum beni hamilelikte içgüdüsel olarak sağlıklı beslenmeye teşvik etti. Çok fazla balık yedim. Kırmızı et neredeyse tüketmedim. Bir de Bozburun'da çok meşhur, Limon Ağacı diye ev yapımı dondurma yapan bir yer var, son 4 ay her gece oranın keçi sütlü dondurmasını yedim. Normalde çok fazla süt ürünleri tüketen biri değilim, sanırım vücudum o dönem kalsiyum istedi.

HAMİLELİKTE HAYATINIZDA NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER YAPTINIZ?

Çok spor yapan, aktif bir insan oldum ömrüm boyunca. Hamileliğim boyunca da bu değişmedi. Doğumuma bir hafta kala, arkadaşlarımızla Symi adasına gittik, Bozburun’a yirmi dakikalık mesafede olduğu için çekinmeden gittim. Hatta gittiğimiz restorana tekneyle yanaşılamadığı için yüzerek gidiliyor, ben de yüzdüm! Doğumdan bir gün önce eşimin yarış teknesi olan yelkenliyle çıktık. Ancak, şunu da belirtmeliyim ki çok şanslıydım, sağlıklı ve her şeyin yolunda gittiği bir hamileliğim olduğu için bunları yapabildim. Elbette herhangi bir risk veya hassas olmam gereken herhangi bir konu olsaydı büyük ihtimalle fazlasıyla tedbirli ve dikkatli olurdum. Çünkü rahatlığı ne kadar sonuna kadar götürdüysem, yeri geldiğinde temkinli olmayı da sonuna kadar devam ettirebilecek yapıda biriyim.

SÜLEYMAN'IN DOĞDUĞU GÜNÜ ANLATIR MISINIZ?

Bir gece önce Bozburun Yat Kulübünde Ayşe Sicimoğlu’nun klasik müzik dinletisi vardı. Dinletiden hemen önce, yemek yerken karnıma bir ağrı girdi, beş-on dakika sonra bir daha girdi... Bekledim, tekrar ağrı hissetseydim doktorumu arayacaktım ama devamı gelmedi ve çok keyifli bir akşam yemeği yiyip akşamı sonlandırdık. Ertesi sabah çok erken saatlerde uyandım ve vücudumda bir farklılık hissettim, ama ne bir sancım vardı ne de suyum gelmişti. Annelik hissiyatı dedikleri sanırım, vücudumda bir şeylerin değişmeye başladığını, bana bir şeylerin sinyalini verdiğini anladım ve doktorumu aradım. O da gelmemi söyledi. Kahvaltımızı ettik, Marmaris’e arabayla bir saat yol uzaklıkta olan doktoruma gittik. Muayenede doğumun çoktan başladığını ve gece yarısına kadar doğumun gerçekleşeceğini öğrendik. Ağustos’un 23’üydü, hava o kadar sıcaktı ki önce Marina’ya uğradık, soğuk bir kahve içtim, canımın çektiği bir şeyler yedim. Akşam üzerine doğru ilk sancım geldi ve hastaneye giriş işlemlerini başlattık. Yarım saat sonra Süleyman doğdu. Çok kısa süren, doğal bir doğumdu.

Süleyman'ın odasından...

SİZCE BU KADAR POZİTİF BİR DOĞUM TECRÜBESİ YAŞAMANIZA YARDIMCI OLAN ETKENLER NEYDİ?

Çok hareketli olmanın, çok suyun içinde olmanın, yoga yapmanın etkisi olduğunu düşünüyorum ben. Ama belki de sadece çok şanslıydım, nedeni bu da olabilir.

Kase ve kaşık, Tanem'in kendi çocukluğundan kalma.

SÜLEYMAN’I İLK KUCAĞINIZA ALDIĞINIZDA NELER HİSSETTİNİZ?

Müthişti. Bir yandan o anın sevincini sevdiklerimle paylaşmak istiyordum bir yandan da bebeğimle sadece o anda kalmak istiyordum. Önce eşim, sonra kız kardeşim girdi yanıma. Sürekli doktoruma teşekkür ettiğimi hatırlıyorum. Gerçek dışı bir tecrübeydi. Sanki zaman durmuş, her şey yavaşlamıştı... Sadece şükrettiğimi ve teşekkür ettiğimi hatırlıyorum. Bir de doktorum ilk bebek geldi dediğinde ve ağlama sesinin geldiği süreç arasındaki zamanın çok ama çok uzun geldiğini çok net hatırlıyorum. Kız kardeşimin ve eşimin biri sağımda biri solumda beraber ağlayışını hatırlıyorum. Ve doktorumun ne kadar harika olduğunu... Doktor konusu bambaşka bir şey!

BEBEĞİNİZLE İLK GECENİZ NASILDI?

Doğumdan sonra hemen odamıza döndük. Doğum için yanımıza aldığımız küçük bir hoparlör vardı, bütün gece klasik müzik çaldık ve üçümüz beraber yattık. Edhem de benim yanıma uzandı, Süleyman'ın yatağı da yanımızdaydı, rüya gibiydi. Üçümüz ilk gecemizi çok sakin, çok huzurlu geçirdik. 24 saat dolmadan da hastaneden ayrıldık.

EVİNİZE GEÇERKEN NELER HİSSETTİNİZ?

Edhem’in rahmetli babası Süleyman Dirvana Bozburun’da vefat ettikten sonra, cenazesi Bozburun’dan Marmaris’e karadan ulaşım olmadığı için, Seddülbahir isimli yüzyıllık tarihi ahşap teknesiyle götürülmüş. Süleyman bebek de doğumdan sonra hastaneden yine aynı Seddülbahir teknesiyle evine geldi. Unutulmazdı, çok özel ve çok güzeldi. Süleyman’ın şuanki odası da Süleyman Bey’in eski odası...

YENİDOĞAN SÜRECİNİ NASIL GEÇİRDİNİZ?

Süleyman ile yaşadığım her günü şükrederek geçirdim. Hatta kendi kendime, Allah’ım çok teşekkür ediyorum, bu kadar güzelliği hakkediyor muyum diye sorardım. Django ve Pamuk'u kaybettiğimizde Süleyman iki aylık olmuştu ve İstanbul’a dönmemize birkaç gün vardı. Tüm o süreç benim için çok zordu. Emzirirken zordu, uykularım zordu, her şey çok zordu. Ne hissettiğin sütünden bebeğine geçer diye bir düşünce vardır, tüm endişelerin, korkuların, travmaların... Belki çocukça ve saçma ama kendi kendime düşüncelerimle sütümün akışıyla 'bebeğimi etkilemeyeceğim' diye kendi kendimi telkin etmeye uğraşıyordum hep. Bir yandan Süleyman'ı emzirip bir yandan da beynimle oyunlar oynuyordum. Delice şeyler işte, annelik!

Django Jr. Dirvana ailesinin en yeni üyesi.

ANNELİK BUGÜN SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?

Bize 'anne olana kadar anlayamazsın' dedikleri ve benim de anlatmamın aslında çok mümkün olmayacağı bir his annelik. Müthiş sonsuz bir sevgi ve bitmek bilmeyen bir endişe bence. Bana hep hamileyken 'bebek doğduktan sonra bir daha hiçbir şey aynı olmayacak' diyorlardı, ben de bu sözü hep bebekten sonraki hayat eskisi gibi kolay olmayacak anlamında söyleniyor zannediyordum. Ama şimdi düşündüğümde, anlıyorum ki sen ne kadar bebeğinle birlikte hayatını yine eskiden olduğu gibi yaşasan da, beynin, kalbin ve ruhun artık eskisi gibi yaşamıyor. Artık senin bedenin içinde iki kalp atıyor.

ŞİMDİYE KADAR ANNELİKLE ALDIĞINIZ VE SİZE YOL GÖSTEREN EN İYİ TAVSİYE NEYDİ?

Çok klasik olacak belki ama her anın ve her anının tadını doya doya, içine çeke çeke yaşamak. Buna uykusuz geceler de dahil!

ANNELİKLE İLGİLİ BİLMEDİĞİNİZ VE SONRADAN FARK ETTİĞİNİZ ŞEYLER NEDİR?

Sonradan fark ettiğim değil belki ama çok daha iyi anladığım bir şey var. Annelikle ilgili dışarıdan yorum yapmanın, eleştirmenin veya tavsiyede bulunmanın bu kadar kolay yapılmaması gerektiği... Herkes kendi çocuğunu elinden geldiğince en güzel ve doğru şekilde yetiştirmeye çalışıyor. Fakat Türk kültürüne de ait bir şey herhalde, başkaları hakkında çok yorum yapıyoruz. Her anne bence bu yorumları biraz da kendine saklamalı.

Tanem'in evine renk katan aksesuarları..

SÜLEYMAN SAYESİNDE ÖĞRENDİĞİNİZ EN ÖNEMLİ ŞEY NE OLDU?

Doğanın ne kadar büyüleyici olduğu. Bir bebeğin en hayranlık duyduğu ve merak ettiği şeylerin tabiatın güzellikleri olduğunu gördüm. Rüzgarın salladığı çam ağaçlarına dakikalarca bakıp, her gördüğü renkli çiçeğe dokunmak istemesi ve en çok çimlerin üzerinde, denizin içinde mutlu olması. Anne, çocuk ve doğa bir bütün olunca inanılmaz bir uyum ortaya çıkıyor, bunu görüyorum.

EŞİNİZ HAMİLELİĞİNİZ BOYUNCA VE SONRASINDA SİZİ NASIL DESTEKLEDİ?

Kayınvalidem ben hamileyken eşime şöyle bir cümle kurmuştu; “Süt babadan gelir”. Sen karını ne kadar mutlu, huzurlu, iyi hissettirirsen, onun sütü de o kadar gelir, o dönemi de iyi geçer. Hakikaten de öyle, ne kadar teşekkür etsem az eşime, hamileliğim boyunca bana kendimi müthiş iyi ve özel hissettirdi. Her eş için hamilelikte aynı sevgi seli akıyordur ama kendi eşimin de hakkını yiyemem hamileliğimin aktif geçmesi, yüzmemiz, yelkenimiz, gezmemiz gibi her konuda benim daha rahat ve iyi olmam için elinden geleni yaptı.

SÜLEYMAN NASIL BİR BEBEK?

Süleyman hemen düzene girdi, sadece çok kucak seven bir bebek oldu. Kucakta uyumayı seven, ten temasına bayılan, oyuncaklardan ziyade insan seven bir bebek. Renkli oyuncaklar, sesler, ışıklar yerine ilk günden beri onunla diyalog kurulmasına bayılıyor, gözlerini dikip insanların konuştuklarını dikkatle dinliyor. Çok şefkatli, sakin bir çocuk. Hamileliği doğada geçirmenin huzuruyla geldi sanki.

SÜLEYMAN'I BÜYÜTÜRKEN TAKİP ETTİĞİNİZ, ETKİSİNDE KALDIĞINIZ BİR EKOL VAR MI?

Bu konuda çok içgüdüsel ilerliyorum. Hamilelikte okunması tavsiye edilen tüm klasik kitapları aldım, okumaya başladım ama hiçbirini bitirmedim diyebilirim. Hamileliğim boyunca “The Bump” diye bir aplikasyondan faydalandım. Onun dışında tabi ki kendimi geliştirdim, araştırdım, sordum soruşturdum ama herhangi bir kalıp içine sokmadım kendimi. Ben her bebeğin, her annenin, her babanın, her evin farklı olduğunu düşünüyorum. Hatta doğduğu mevsimin, evlerinin konumunun, ailenin içinde olup bitenler, evren, bütün enerjilerin çocukların üzerinde etkisi olduğunu düşünüyorum.

Süleyman'ın odasından...

ANNELİKTE EN ÇOK ZORLANDIĞINIZ ŞEY NEDİR?

Yorgunluk tabi ki oluyor. Bir annenin bebeğinin her şeyiyle ilgilenip yorulmamasının zaten ihtimali yok. Yardımcın da olsa, beynin her an çocuğunla birlikte. Bunu sırf bedensel olarak söylemiyorum, zihinsel yorgunluk da kaçınılmaz. Ben Süleyman'dan çok ayrı kalmadım, sadece iki ayrı gün ayrı kaldık şu güne kadar, birinde köpeklerimiz için duruşmamız vardı, diğerinde de çok önemli bir konuşma için İstanbul’a gitmiştim yine Django için. Beni zorlayan fiziksel olarak altıncı ayı itibariyle acayip hareketli bir çocuk olması oldu. Ben de aslında mümkün olduğu kadar keşfetsin, aktif olsun istiyorum. Dolayısıyla söylenmeye de hakkım yok sanırım.

ANNE OLDUKTAN SONRA KENDİNİZDE NASIL BİR DEĞİŞİM HİSSETTİNİZ?

Annelik kendi çocukluğuma çok götürdü beni. Aslında hiçbir şekilde, kendi annemi, yetiştiriliş tarzımı sorgulamak veya eleştirmek amacında olmadan, sadece çok ufak yaşlarda bile fark edilmediğini zannettiğimiz birçok şeyin aslında ruhumuza nasıl da işlediğini çok iyi anladığım bir süreç içindeyim. Bu yüzden Süleyman'ın yanındayken daha şimdiden her şeye çok dikkat ediyorum. “Duymaz, anlamaz, görmez, bilmez” düşüncelerinin doğru olmadığını anladım. Tuhaf bir şekilde bebeğim olduktan sonra çok fazla geçmişe, kendime, kendi çocukluğuma yolculuk yaptım. Annemle bu konuyla ilgili de uzun uzun konuştuk hatta. Mesela annemin ben daha 2-3 yaşındayken izlediği bir film farkında bile olmadan benim aklımda kalmış. Veya arkadaşıyla yaptığı bir sohbet, okuduğu bir kitap... Bazen bu anılara yolculuk yapıyorum ve bebeğim için her şeye ne kadar dikkat etmem gerektiğini kendime hatırlatıyorum, olumlu ve olumsuz olarak.

Tanem'in hazırladığı öğle yemeği sofrasından...

ANNENİZ SİZİN ANNELİĞİNİZİ NASIL ETKİLEDİ?

Evde annemin bize çaldığı müzikler, izlettiği filmler, seçtiği kitaplar, eve giren gazete gibi küçük detayların bile aslında bana ne kadar işlediğini ve hayatıma ne güzellikler kattığını görebiliyorum. Ben de kendi çocuğum için aynı şekilde, doğduğu günden itibaren, bilinçaltına güzellikler işlesin istiyorum. Süleyman'ın yanında ses yükselsin istemiyorum, onun yerine güzel müzikler duysun kulağı. Kucağımda uyuyorken, onun sadece bir beden olarak değil, ruh olarak da yanımda olduğunu kendime hatırlatıyorum.

Her zaman annesini takdir eden biriydim. Benim annem çok rahat bir anneydi, öyle pimpirikli, müthiş üzerime düşen bir anne değildi. Ben de olabildiği kadar öyle olmaya çalışacağım. Annem boşanmış bir kadın olarak benden çok daha genç yaşta iki çocukla beraber hayatına devam etti, bu yüzden onu her gün takdir ediyorum. Hatta anne olduktan sonra onu arayıp “Annecim seni çok seviyorum, seni üzdüysem özür dilerim” dediğim zamanlar çokça olmuştur.

SÜLEYMAN’IN İLERİDE NASIL BİR İNSAN OLMASINI ARZU EDERSİNİZ?

Hayatta neyi seçerse seçsin hayvanları ve doğayı sevsin isterim. Gerçekten doğayı seven, hayvanlara saygılı bir çocuk yetiştirebilirsem, ne yaparsa yapsın yanlış bir şeyler yapamaz gibi geliyor. Doğa ananın ne kadar muhteşem olduğunu takdir ederek büyümesini, doğanın tüm güzelliklerinin kendisine ve hayatına ruhen, manen, sağlık ve hayat kalitesi olarak geri döneceğini bilsin. Hayatının en büyük zenginliğinin tabiattan gelmesini diliyorum. Buna yakın bir hayat seçsin çok isterim. Ben doğanın insana bir terbiye ve disiplin verdiğine inanıyorum. Bence hayvan sevgisi olan bir insanın, insan sevgisi olmaması mümkün değil. Tabi ki sanatla da iç içe olsun çok isterim, resim yapsın, piyano çalsın...

Süleyman'ın odasından...

AMERİKA, İSTANBUL, BOZBURUN…

Amerika’da doğdum, annem ve babam boşanınca çok küçük yaşta annem, kız kardeşim ve ben Türkiye’ye döndük. Lise bitene kadar buradaydık sonrasında tekrar üniversite eğitimimiz için Amerika’ya gittik. San Diego'da okudum ve okulum biter bitmez döndüm. Dönünce aslında biraz dinlenip tatil yaparım diye düşünüyordum ama tesadüfler sonucu hemen işe başladım. 12 yıl boyunca sürekli çalıştım. Bu süreçte ailem Datça ve Bodrum’da yaşadığı için sık sık onlara gidip geldim. 6 yaşından beri Bodrum ve Datça hayatımda. Aslında yıllar boyunca Dalaman havalimanına indikten sonra Datça-Bozburun yol ayrımından hep Datça’ya saptım. Şimdi ise eşim ve oğlumla Bozburun'dayız... Annemse hala Datça’da.

İŞ HAYATINA GERİ DÖNMEYİ PLANLIYOR MUSUNUZ?

Deli gibi çalışmak istiyorum. Gerçekten televizyonculuğu çok seviyorum. Fakat neredeyse üç yıldır çalışmıyorum. CNN Türk’te bir kültür sanat programı sunuyordum, hayatta en severek yaptığım, bana çok şeyler katan, az ama öz insanın izlediği, beni ruhen müthiş doyuran, birilerinin hayatına dokunduğumu hissettiğim ve her çekim gününün sonunda yeni bir şeyler öğrendiğimi fark ettiğim bir programdı. Fakat yeni gelen bir genel müdürümüz kültür sanatın Türkiye için fazla lüks olduğunu düşündü ve bizimki gibi üç programı daha bitirme kararı aldı. Medyanın da yeni aldığı halden dolayı ne yazık ki içinde bulunabileceğim bir program henüz gelmedi karşıma. Çok şükür ki, iş teklifleri gelmeye devam ediyor. Ama şuna inanıyorum ki, insanın sadece hangi işi kabul ettiği değil, nelere hayır dediği de o kişinin kariyerindeki duruşunu sağlamlaştırıyor. Maddi ve manevi gücüm yettiği sürece, izlemekten keyif almayacağım bir şey sunmak istemiyorum.

Tanem'in terasından bir köşe...

BOZBURUN’DA SÜLEYMAN İLE BİR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇER?

Süleyman sabahları 6:30-7 arasında uyanıyor, kahvaltısını yapıp biraz odasında vakit geçiriyoruz. Sonrasında saat 9 gibi aşağıya iniyoruz. Biz kahvaltımızı ederken o da yoğurdunu veya meyvesini yiyor, bir sofra etrafında olmaya dikkat ediyoruz. Saat 10-12 arasında uyuyor, o uyurken biz de Edhem’le denize çıkıyoruz, biraz yüzüyoruz, bazen ben yoga yapıyorum, işlerimiz varsa telefonda, bilgisayarda onları hallediyoruz. 12’de Süleyman uyandığında yine tüm aile beraber yemek yiyecek şekilde kendimizi programlıyoruz. Güneş çok yoğun ve sert olduğu için akşamüzerleri odasında oynuyor. Çok sevdiğimiz bir ablamız var, Özge, kendisi zaten bu konuda yüksek lisans yapmış, müthiş güzel oyunlar oynayan biri ve üçümüz harika vakit geçiriyoruz. Sonra saat 16.00 - 19.00 arası hep denizdeyiz diyebilirim. Denizde oynuyoruz, meyvesini yiyor ve vakit geçiveriyor. Saat 20.00 gibi uyuduktan sonra, biz de eşimle beraber misafirlerimizle vakit geçiriyoruz ve akşam yemeğimizi yiyoruz. Zaten Bozburun’da hayat 12 gibi bitiyor.

Biz Süleyman'la hayatlarımızı denk getirebildiğimiz kadar denk getiriyoruz. Bazı insanlar çocuklarını daha izole bir ortamda büyütmeyi tercih ediyor, onları da anlıyorum. Ama ben Süleyman’ı mümkün olduğu kadar gerçek hayatın içinde büyütmek istiyorum. Evet, bazen konsantrasyonu bozuluyor, zorlanıyoruz ama neticede bizim hayatımız bu şekilde. Eşimin bir butik oteli var, buraya her gün insanlar gelip gidiyor ve kalabalık içindeyiz. O yüzden kalabalığı seven, insanları seven, müzik sesiyle uyuyabilen bir çocuk yetiştirmeye çalışıyorum.

OĞLUNUZLA BİRLİKTE YAPMAKTAN EN ÇOK HOŞLANDIĞINIZ AKTİVİTELER VE GİTMEKTEN EN ÇOK KEYİF ALDIĞINIZ MEKANLAR HANGİLERİ?

Süleyman'la en çok doğada, denizde, yeşilin ve mavinin içinde olmayı seviyoruz. Onun dışında, İstanbul'da Maçka Parkı ve Tuzla Mercan'a gitmeyi seviyoruz. Ayrıca bu ara en büyük eğlencemiz yeni aldığımız kocaman ahşap mutfağı.

Tanem ve Süleyman...

SENENİN YARISI İSTANBUL’DA YARISI BOZBURUN’DA OLMAK NASIL?

Bana göre tam dozunda. Ne kadar doğa insanı olsam da şehri de seven biriyim. Zaten üç sene CNN Türk’te yaptığım programda Beyoğlu ve İstanbul’un güzellikleri üzerineydi. İstanbul’a, eski Beyoğlu’na aşık biriyim. Eşimle birlikte film ve müzik festivallerini takip etmeyi çok seviyoruz. Ayrıca, Tuzla Yat Kulübü'nün de başında olmak durumundayız, o yüzden senenin farklı dönemlerinde iki ayrı sevdiğim yerde olabilmek çok güzel. Ama, Süleyman büyüdüğü zaman İstanbul’da okula yollar mıyım, bilmiyorum. Birkaç sene sonrası için yılın yarısı Bozburun diğer yarısı Bodrum'da olmak isterim. Süleyman'ı Bodrum’da güzel bir anaokuluna sonra da Bozburun’da deniz kenarındaki köy okuluna yollamak gibi bir hayalim var.

Süleyman'ın odasından...

EVLİLİĞİ VE EBEVEYN OLMAYI DENGELEMEK İÇİN NELERE DİKKAT EDİYORSUNUZ?

Kendimi yormamak için yardım istemeyi, başkalarından alacağım desteğin kimi zaman bana çok gerekli olduğu için kabullenip vicdan yapmamayı öğrendim. Güzellikleri ve hayatımızdaki heyecanları paylaşırken zorluklarda da rol dağılımı yapmak çok önemli ve hassas bir konu.

HAMİLELİĞİNİZDEKİ GÜZELLİK RİTÜELİNİZ NASILDI?

Vücudum nemli olsun ve çatlak olmasın diye baştan aşağı hindistancevizi yağı sürüyordum.

Süleyman'ın odasından detaylar...

STİLİNİZ ANNE OLDUKTAN SONRA DEĞİŞİME UĞRADI MI?

Kendime daha az zaman ayırabildiğim ve yorgun olduğum için stilimdeki en büyük değişiklik (stilsizlik!) üzerimdeki yemek desenleri.

KISA KISA...

Tipik kahvaltım... Neredeyse yeşil olan her şey. Bir tabak dolusu roka, onlarca yeşil zeytin, salatalık, avokado, maydanoz ve yazın muhakkak bir kaç dilim karpuz.

Başucumda her zaman bulunanlar...Su, su, su! Şarj aletim ve bir kaç tane yarım yarım okuduğum kitap.

Düz ayakkabı mı topuklu mu… Çalışmadığım her an düz, hatta dümdüz!

En son okuduğum kitap... Yetenikli arkadaşım Hazal Yılmaz'ın yazdığı Anlam Arama

İstanbul’da en sevdiğim mekan... Karaköy Lokantası, Tuzla Yat Kulübü ve Hünkar.

En sevdiğim seyahat rotası... Japonya- Kyoto, Avustralya-Sydney en çok sevdiğim yerler.

... olmadan yaşayamam. Evimin etrafında yeşil olamadan!

Beni mental olarak ayakta tutan... Yoga

Üye ol, ilk alışverişte %10 indirim fırsatı kazan!

Tüm sitede geçerli ilk alışverişinizde kullanabileceğiniz %10 indirim kodu için üye olun!