GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Serli Keçoğlu Uslay ve Pera

'Closh Butik' ve 'Lady Pera' isimleri birçoğumuza oldukça tanıdık geliyor olabilir, ama asıl yakından tanımamız gereken kişi bu iki ismin arkasındaki harika kadın, Serli Keçoğlu Uslay. Tanımış olmaktan, hayatınızda olmasından gurur duyacağınız, sohbet ettikçe hayatınızda yeni pencereler açan bir kadın Serli. Dokunduğu ve elini attığı her şeyi kendine has bir tarzda güzelleştiren, üretmeyi ve sevgiyi hayatının merkezine koymuş bir anne ve iş kadını.

Serli anlattıklarıyla, hepimizin annelik hikayesinin bambaşka olduğunu ve bu yola çıktığımızda hayata dair tüm algılarımızın ne kadar derinden değiştiğini bir kere daha hatırlatıyor bize. Kızı Pera'yı kucağına aldıktan sonraki ilk ayları "Seneler sonra yeniden bakıma, kendi annene muhtaç oluyorsun. Özgürleşmiş, kendi yuvasını kurmuş, ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş kocaman bir kadınken, bir anda tekrar annenin kanatları altına sığınma isteği çok değişik bir duygu. Kendin anneliği öğrenirken bir yandan, en çok çocuk olduğun dönem belki de bu." diyerek anlatması bu köklü değişimin çok çarpıcı ifadelerinden biri.

Serli'nin Pera için en büyük hayali onun 'mutlu, huzurlu ve özgür' hissetmesi. Bu hayal, Pera'nın okulu 'Her Çocuk Bir Evren' aracılığıyla tanıdıkları Waldorf pedagojisi sayesinde adım adım gerçeğe dönüşüyor. Dahası Waldorf yaklaşımıyla kurdukları bağ, onlara hayatın her noktasında ilham verir hale gelmiş. Serli daha sade bir yaşamın mümkün olduğunu bu yaklaşım sayesinde tekrar hatırlamış.

Annelik deneyimi, Serli'nin kendi deyişiyle, onun 'olmazsa olmaz'larını 'olmasa da olur'lara dönüştürmüş. Dahası kalbinde kocaman yeni odalar açan ve o odaları şefkatle dolduran bu deneyim, onun kalbine anne sevgisinden ve sıcak bir yuvadan mahrum çocukları yerleştirmiş. Şimdi Serli, Kırmızı Karavan isimli vakıfla kimsesiz çocuklara aile sıcaklığını tattırmak, onların geleceğine ışık katmak için çalışıyor. "Kendime hep diyordum ki, 'Eğer bugün bir tek çocuk bile aç, muhtaç veya yalnızsa, hala istismara uğrayan, sokağa atılan çocuklar varsa ben boşuna üretiyorum, boşuna çalışıyorum demektir.' Bu hayatta daha önemli hiçbir konu yok ve ben sadece bunun için çalışmalıyım diye düşündüm." diyen Serli çıktığı bu yolculuk ile bir çocuğa annelik yapmak için onu doğurması gerekmediğini öğreniyor.

Anneliğin bir kadının dünyasında neler değiştirebileceğini, kalbinin ne kadar da büyüyebileceğini bir kez daha gördüğümüz Serli ve Pera'nın hikayesinin sizlere de bir çok açıdan ilham vereceğine eminiz.

HAMİLE OLDUĞUNUZU NASIL ÖĞRENDİNİZ VE SONRASINDA SÜREÇ NASIL İLERLEDİ?

Hamile olduğumu yakın arkadaşım Elif (Karadayı)'in evinde öğrendim. Elif'e “Böyle bir ihtimal var.” diye bahsedince bana hemen test yaptırdı ve arkasından birlikte doktorumu ve eşimi aradık!

Fakat hamileliğim çok kötü geçti. Çok kiloluydum. Ayrıca nadir rastlanan bir durum söz konusuydu; vücudum hamilelik hormonuna tepki veriyordu. Buna bağlı yaşadığım kusma ve bulantılar dokuz ay boyunca hiç geçmedi. İlk beş ay su bile içemedim diyebilirim, sürekli serum aldım. Hiçbir şey yiyemediğim için de çok az kilo alarak tamamladım hamileliği. Verilen vitaminleri bile almakta ve vücudumda tutmakta zorluk çekiyordum. Hep Pera'nın karnımda yeterince beslenememesinden endişe duydum. Fakat endişelerimin aksine Pera gayet sağlıklı doğdu.

PERA'NIN DOĞDUĞU GÜNÜ ANLATIR MISINIZ?

Çok keyifli bir doğumdu. Sabah altıda yaklaşık 60 kişilik bir toplulukla doğuma gittik. Ben hamileliğim boyunca normal doğum için hazır hissetmemiştim kendimi. Doktorum İbrahim Bildirici inanılmaz normal doğum destekçisi bir doktor olarak, Pera doğduktan sonra “İyi ki sezaryen olmuş.” dedi, çünkü Pera beş kilonun üzerinde doğdu. Doğum sonrasında da rahattım, hemen aynı gün ayaklandım.

YENİDOĞAN DÖNEMİNİ NASIL GEÇİRDİNİZ?

Yenidoğan süreci çok keyifliydi. Pera büyük bir bebekti, sanki iki aylık bir bebek gibiydi kucağımızda. İlk banyosunu bile rahatça, hatta birlikte ayakta duşa girerek yaptırabilmiştik. Eşim için şöyle söyleyebilirim ki, emzirmek dışında her şeyi yaptı! Pera ve babası doğumdan itibaren muhteşem bir bağ kurdular ve yardımcımız da olmadığı için Pera'nın bakımının büyük bir kısmını ilk günlerden itibaren babası üstlendi.

Hastaneden eve bir bebek hemşiresiyle geldik ve o hemşire şimdi çok sevdiğimiz bir arkadaşımız oldu. Gülay hemşire 10 gün kadar bizde kaldı. Pera'nın bu dünyaya, benim de anneliğe ve Pera'ya alışma sürecimizde emeği çok büyük. Evin havasını değiştirdi varlığı ve tecrübesiyle. Psikolojik olarak da fiziksel olarak da müthiş desteği oldu bize.

Ben tanıdığım herkese, imkanları varsa bebek doğduktan sonra böyle bir yenidoğan hemşiresinden destek almalarını tavsiye ediyorum. Hem kendiniz hem bebeğiniz için yapabileceğiniz en kıymetli şeylerden biri. Biz hala Pera hasta olduğunda, bir şeye ihtiyacımız olduğunda Gülay hemşireyi ararız.

BU SÜREÇTE ZORLANDIĞINIZ KONULAR OLDU MU?

İlk zamanlar emzirme beni çok zorladı çünkü aslında 'doğru emzirme' nedir, bilmiyordum. Emzirme ile ilgili hiçbir bilgim yoktu ve dolayısıyla yaralarım iyileşmiyordu. Fakat sonrasında Gülay hemşirenin doğru yönlendirmeleriyle bu süreci atlattık ve emzirme serüvenimiz 18 ay devam etti. Pera 18 aylıkken mide küçültme ameliyatı oldum ve böylece emzirme serüvenimize son verdik.

Bunun dışında her lohusanın sıkça yaşadığı duygusallık ve sebepsiz ağlamalar altı ay kadar devam etti. Beni anlatmak için her kelimeyi kullanabilirsiniz, ama 'hüzünlü' benim için söylenecek son sözdür. Pera doğduktan sonra ise resmen hüzünlüydüm! İlk annelik deneyimi inanılmaz değişik bir tecrübe. Bir yandan anne oluyorsun ama diğer yandan da çocuk oluyorsun tekrardan. Seneler sonra yeniden bakıma muhtaç oluyorsun, kendi annene muhtaç oluyorsun. Özgürleşmiş, kendi yuvasını kurmuş, ayakları üzerinde durmayı öğrenmiş kocaman bir kadınken, bir anda tekrar annenin kanatları altına sığınma isteği çok değişik bir duygu. Kendin anneliği öğrenirken bir yandan, en çok çocuk olduğun dönem belki de bu.

ANNELİK KAVRAMI SİZİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?

Annelik, beni daha iyisini yapabilmek adına birçok araştırma yaparken bir yandan da iç sesimi dinleyerek yolunu bulmayı öğrenen bir insan yaptı. Pera’yı kucağıma aldığım andan itibaren kalbimin başka bir bedende attığını hissettim. Ben genel anlamda çok romantik bir insan değilim. Bu nedenle Pera'yla da gün geçtikçe daha kuvvetli bir bağ kurduğumu hissettim.

ANNENİZ, AİLENİZ SİZİN ANNELİĞİNİZİ NASIL ŞEKİLLENDİRDİ?

Annem sınırları ve kuralları olan, ama aynı zamanda müthiş sevgi dolu, koruyucu, kollayıcı bir anneydi. Bizi hep serbest bıraktı ama otoritesini hep üzerimizde hissettik. İnanılmaz verici, çocuklarını hep kendinden önce tutan ve bunu hayatın her noktasında hissettiren bir annedir. Çok vicdanlıdır ve çocukluğumuzdan itibaren bize öğrettiği en önemli şey vicdanlı olmak oldu. Elbette çatıştığımız noktalar çok oluyor, ama onu hep örnek alıyorum.

Annemden öğrendiğim en önemli şey ise çocuklarımızın arkadaşı olmadığımız. Bizler arkadaş değil, anne ve babayız. Bir yol gösterici olduğumuzu, bu hayatta arkadaştan farklı bir rolümüz olduğunu Pera'nın bilmesi benim için çok önemli. Hayatta çok arkadaşı olacak belki ama, ben o arkadaşlardan biri değil, annesiyim. Ben kendi annemle olan ilişkimiz bu şekilde olduğu için çok mutlu ve güvenli hissediyorum kendimi.

ANNELİĞE SPESİFİK BİR YAKLAŞIMINIZ VEYA TAKİP ETTİĞİNİZ BİR EKOL VAR MI?

Annelik kendimi sürekli geliştirmeye çalıştığım bir konu. Bir yandan annemden, anneannemden gördüğüm daha geleneksel ve otoriter tutumu benimsemek hoşuma gidiyor, bir yandan da doğallaşmak çok iyi hissettiriyor. Kendime göre bir yol bulmaya çalışıyorum ve öğreniyorum hala. Özellikle Pera sayesinde tanıştığımız Waldorf pedagojisi ile çok fazla şey öğreniyorum. Pera'da bu yaklaşımın pozitif sonuçlarını gördükçe kendim için de bazı şeyleri düzeltmeye çabalıyorum. Çocuklar için rutinlerin, kuralların, sınırların çok önemli olduğunu, ama doğal akışın da gelişim sürecinde müthiş bir rol oynadığını görüyorum. Kuralsız çocuk büyütmeye inanmıyorum. Yapması ve yapmaması gereken şeyleri kesinlikle söylüyoruz. Fakat Pera'nın benliğine ve onun isteklerine saygı gösteriyor olmak bizim için çok önemli.

WALDORF PEDAGOJİSİ İLE NASIL TANIŞTINIZ?

Pera yaklaşık bir yaşındayken bir arkadaşım kendi çocuğu için okul arayışındaydı. O zaman bizim okulumuz yeni kuruluyordu ve bana bu okulu önerdi. Hemen okulu araştırdım, Waldorf pedagojisi hakkında birçok şey okudum ve hemen teslim oldum. Pera 18 aylıkken okulumuzun oyun grubuna başladı ve Waldorf yaklaşımı, tüm bu doğallık bize o kadar uydu ki, ne kadar doğru bir karar verdiğimizi ilk günden itibaren anladım.

PERA'NIN OKULUNDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Güdümlü bir eğitim sisteminden uzak durmaya çalıştık Pera için. Mutlu, huzurlu ve özgür hissettiği bir ortamda büyüsün istedik. Bilgi tabanlı bir eğitim sisteminde olsun istemiyoruz. Kendisini entelektüel anlamda sağlamlaştırırsa her türlü bilgiyi edinebilir zaten. Kültürle, sanatla ve doğayla iç içe olmasını arzu ettik hep. Dolayısıyla bu yönde bir okul seçtik ve çok mutluyuz. Bizlerden okula gidene kadar hiç ayrılmamış Pera'nın her sabah öğretmeninin ve arkadaşlarının elinden tutarak nasıl mutlu bir şekilde okula girdiğini görmekten çok kıymetli bizim için.

'Her Çocuk Bir Evren' tamamen Waldorf pedagojisine dayalı, ev gibi, sıcacık bir okul. Öğretmenler çocukları eğiten kişi olarak değil de, birer fener olarak görüyor kendini ve çocuklara ışık tutuyor, yol gösteriyorlar. Bu yaklaşımı çok beğeniyorum.

Okuldaki vakitlerinin çoğu yağmur kar dinlemeden bahçede geçiyor. İçeride olduklarında da camlar hep açık, çocuklar sürekli temiz hava alıyorlar. Bu sayede de çok az hastalık oluyor okulda.

WALDORF PEDAGOJİSİNİ TEMEL ALMIŞ BİR OKULA DEVAM EDERKEN EVDE DE BU YAKLAŞIMA BAĞLI KALMAK GEREKİYOR MU?

Tamamen olmasa da asgaride evet. Ebeveynler eğitim sürecinin her anına dahiller çünkü. Bizler de anne baba olarak sürekli eğitimlere katılıyoruz. Waldorf pedagojisinin temeli bu zaten. Anne ve babalar okulla ilgili her konunun merkezindeler; çatı onarmaktan, bahçedeki oyuncakları inşa etmeye kadar. Bu çocukların okulla bağ kurması için müthiş bir araç. Anne babasının okulun bir parçası olduğunu gören çocuklar bu ortamda kendilerini çok daha huzurlu hissediyor.

Sadece evde değil, hayatın her noktasında okulun ve bu sistemin gösterdiği yolda ilerlemenin büyük faydaları oluyor. Örneğin çocukların doğum günlerini, yağmur çamur bile olsa, ormanda veya parkta bir araya gelerek kutluyoruz. Süsten püsten uzak, pasta bile kesilmiyor çoğu zaman. Şarkılar söyleniyor, kendi getirdiğimiz yemekleri yiyoruz, çocuklar yağmurluklarını, botlarını giyip oyun oynuyorlar. Aileler olarak bu tarz kutlamaları benimsiyor olmak ve bu aktivitelere ailece katılıyor olmak çok önemli. Veya yemek saatleri mesela, okulda büyük bir ritüel. Çocuklar her yemekten önce çember oluşturup doğaya teşekkür ediyorlar. Evde de benzer bir düzen sağlamaya özen gösteriyoruz. Tüm bunlar elbette okul ve ev arası bir bağlantı ve süreklilik yaratıyor.

Bir de bu süreci Pera'yla yaşadıkça fark ediyorum ki, bizler de Waldorf'a çok yakın bir yaklaşımla büyümüşüz. Tüm çocukluğum sokakta, karanlık olana kadar taşla, toprakla, denizle oynayarak geçti. Hem kışlık evimizin bahçesinde hem de yazın tamamını geçirdiğimiz adada ciddi şekilde yaralanmadığımız sürece eve dönmezdik. Dışarıda oyun oynamanın, bir taş ve sopayla saatlerce oyalanmanın verdiği zevki ben de tattım. Dolayısıyla tüm bu süreçle bağ kurmam kolay oldu.

ANNELİK SİZE HAYATA VE KENDİNİZE DAİR NE ÖĞRETTİ?

Sabırlı ve anlayışlı olmayı öğreniyorum annelikle. Bir karar vermeden durup düşünmenin daha güzel sonuçlar verdiğini gördükçe fevri davranışlardan uzak durmaya çaba sarfeder oldum.

Pera'dan önce çok değer verdiğim, olmazsa olmaz zannettiğim her şeyin aslında olmazsa olur olduğunu öğrendim. Benim tek bir 'olmazsa olmazım' varmış, o da Pera. Kendi hayatımda vazgeçilmez zannettiğim bir sürü şeyden Pera uğruna vazgeçebilir olduğumu öğrendim.

Bir de bu düzene, hayatın dengesine dair çok şey öğrendim. Hem annelik kavramı hem de Waldorf yaklaşımı sayesinde... Daha sakin, daha doğal, daha farklı bir hayatın var olabileceğini, daha sade yaşanılabildiğini görüyorum. Aslında tam bir şehir insanıyım ve tamamen sosyal bir iş yapıyorum, ama şehirden uzakta, çok daha sade bir hayat kurmak gibi bir arzu var içimde artık.

ANNE OLDUKTAN SONRA KENDİNİZDE NASIL BİR DEĞİŞİM HİSSETTİNİZ?

Pera doğduktan sonra ikimizin arasındaki bağ beni bambaşka şeyler sorgulamaya yöneltti. Onun bana muhtaçlığı ve benim ona yaklaşımım ikili ilişkimiz dışında genel anlamda anne-çocuk ilişkilerini ve başka çocukları düşündürür oldu. Pera'yı emzirdiğim, kucağımda uyutup yerine koyduğum her an, tüm bunlardan mahrum olan çocukları düşündüm. Anne sevgisinden ve sıcak bir yuvadan mahrum, bu şartları hiç bulamamış ve bulamayacak olan çocuklar vardı aklımda sürekli. Anne olmadan da sıkça düşündüğüm bu konular, anne çocuk ilişkisini birebir tadınca beni tamamen kurcalar hale geldi. İçinde bulunduğum döngünün bir saçmalık olduğunu düşünmeye başladım. Kendime hep diyordum ki, “Eğer bugün bir tek çocuk bile aç, muhtaç veya yalnızsa, hala istismara uğrayan, sokağa atılan çocuklar varsa ben boşuna üretiyorum, boşuna çalışıyorum demektir.” Bu hayatta daha önemli hiçbir konu yok ve ben sadece bunun için çalışmalıyım diye düşündüm. Şanslıyım ki etrafımda benden çok daha bilgili, bu konularda müthiş adımlar atmış insanlar vardı. Koruyucu ailelik kavramını öğrendim. Kimsesiz çocuklar için kurulmuş Kırmızı Çocuklar Derneği'ne bağlı olan Kırmızı Karavan için çalışmaya başladım.

NELER YAPIYORSUNUZ KIRMIZI KARAVAN'DA?

0-6 yaş arası çocukların evlat edinilme oranları 6 yaş sonrası çocuklara göre çok yüksek. 6-18 yaş arası çocukların evlat edinme oranları çok düşük ve bu yaş grubundaki çocuklar ya yuvalarda ya sevgi evlerindeler. Sevgi evleri farklı yaş gruplarından altı çocuğun bir arada olduğu, gönüllü insanların maddi manevi konularda bu çocuklara destek verdiği evler. Üç vardiya var, üç farklı kişi farklı saatlerde bu evlerde bulunuyor, çocukların çamaşırları yıkanıyor, birlikte ders çalışıyor, birlikte yemek yiyorlar. Çocuklar bir çatı altında kardeşlik ve aile duyguları pekiştirilerek büyüyor. Onlara bakan bu kişilere anne diyorlar. Gündüz iki anne, gece bir anne geliyor. Bir anne bir mahallede 40 eve bakıyor mesela.

Bu yaş grubundaki çocuklarla ilgili önemli bir gerçek şu ki; 18 yaşına kadar yuvada yaşayan bir çocuk yuvadan çıktığında hayata dair çok az şey biliyor oluyor. Kendi için alışveriş yapma, berbere gidip traş olma gibi basit işlerden para mevhumuna kadar, sosyal hayata adapte olmalarını sağlayacak kavramlara çok uzaklar. Bu çocukları hayata her anlamda kazandırmak için çalışıyor Kırmızı Karavan.

NASIL ÇALIŞMALAR YAPARAK SAĞLANIYOR BU?

Bir bilim ve sanat merkezi kuruldu. Burada farklı atölyeler ve çalışmalar yaparak çocukların farklı mesleklerle tanışmalarını sağlıyoruz. Farklı mesleklerden gönüllü insanlar bu merkezde çocuklara ulaşıyor. Doktor, öğretmen veya avukat oluyorlar ama fotoğrafçı, sanatçı, pilot gibi meslekler yuvada büyümüş çocukların kolaylıkla hayalini kurabildiği meslekler değil. Bu tarz meslekleri de yapabileceklerini, hayal güçlerinin ve kapasitelerinin sınırsız olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Bu mesleklere sahip olan yuva çocukları arttıkça başka çocuklara da ilham olacaklar.

Çocuk Esirgeme Kurumu'yla ortak çalışarak, belirli yaş gruplarındaki çocukları altışar kişilik gruplar halinde eve çıkarıyoruz. Ev ortamında kahvaltı ediyoruz, tiyatroya gidiyoruz, kurabiye yapıyoruz, erkekler kendi aralarında balık tutuyor, berbere gidiyorlar, sonra çocukları yine yuvalarına bırakıyoruz. Bu aile ortamını hiç görmemelerindense, bunları tatmaları ve bu hayalle yaşamaları daha sağlıklı çünkü.

Pera'nın odasından...

YUVALARDAKİ ÇOCUKLARIN EN ÇOK NASIL BİR DESTEĞE İHTİYACI OLUYOR?

Terk edilmişlik duygusu küçük bir çocuğun baş edebileceği bir duygu değil. Bu travmaların onarılması, bu yaraların kapatılması için aslında her birinin tek tek kendine özel pedagojik destek alması gerekiyor, ama bu mümkün olamıyor tabi ki. Şifalı masallar adı verilen bir yaklaşım var. Bazı yaraların onarılması için çocuklara anlatılan hikayeler, Waldorf pegagojisinde de çok sık rastladığımız bir yöntemdir, bu masallara başvurmak işe yarayabiliyor.

Yuvada büyüyen tüm çocuklara müthiş büyük bir hassasiyetle yaklaşılması gerekiyor. Üç yaşında bir çocuğumuz koruyucu ailesinin evine geldiği ilk üç gün boyunca üzerindeki kıyafetleri çıkarmak istemedi. Çünkü yuvalarda her şey herkesin. Bir gün bir çocuğun giydiği yıkandıktan sonra başka bir çocuk giyiyor. Aidiyet duygusu eksik kalabiliyor bazı noktalarda. Çocuklar eğer üzerindeki kıyafeti çok beğenirlerse, başkası giymesin diye üzerinden çıkarmak istemiyorlar. Kendilerine ait kitapları, odaları, oyuncakları yok. Çok farklı, çok hassas noktalar var. Bunlara hayatını adamış insanlar var. Birlikte çalışarak, toplantılar, eğitimler yaparak tıkandığımız yerleri bulmaya ve ihtiyaçları gidermeye çalışıyoruz. Herkesin yapabilecek bir şeyleri var, imece usülü çok güzel işler başarabiliyoruz.

TÜM BU SÜREÇ VE KIRMIZI KARAVAN HAYATINIZDA NELERİ DEĞİŞTİRDİ?

Ben bir çocuğa anne olmak için o çocuğu doğurmuş olmam gerekmediğini öğrendim. İkinci bir çocuk düşündüğüm anda kendim doğurmak yerine doğmuş bir çocuğa annelik yapacağım, en büyük hayalim bu.

ANNE OLMANIN EN HEYECAN VERİCİ YANI NE OLDU SİZİN İÇİN?

Pera'nın mutlu, sevgi dolu bir çocuk olduğunu görmek. Onun bizlerle ve başkalarıyla kurduğu sevgi dolu ilişkilere tanıklık etmek. Ben Pera'nın başkalarıyla olan iletişimine çok müdahale etmemeye çalışıyorum. Yakınlarımız ve Pera'nın o sevgi bağını kurarken kendi yollarını buluyor olmaları beni mutlu ediyor. Anneannesiyle, teyzesiyle, babaanesiyle, arkadaşlarımızla, mahallemizdeki esnafla, öğretmenleriyle, hepsiyle çok farklı ve güzel bir ilişkisi var. Çok kalabalık ve sevgi dolu bir ortamda büyüyor. Sevilmesi ve sevmeyi bilmesi benim için en yeri dolmaz şey.

PERA'NIN NASIL BİR İNSAN OLMASINI HAYAL EDİYORSUNUZ?

Pera ‘nın geleceği için hayal kurduğumda, öncelikle insan olmasını, ayırım yapmamasını, hayatta insana dair tek ayrımının 'iyi' ve 'kötü' olmasını, kalbini hep temiz tutmasını, vicdanlı, saygılı olmasını, empati ve gözlem yeteneğine sahip olmasını ve kendi içinde huzurlu olmasını dilerim. Sevmek hayatının merkezinde olsun. Sevgi, saygı, yaratmak, üretmek bunlar hep Pera'nın geleceğinde hayalini kurduğum şeyler. Doğaya ve doğanın döngüsüne karşı inançlı ve saygılı olması ise onun için çok önemli. Bunun dışında ben mutlu ve özgür hissetmesi için çabalıyorum sadece.

PERA'YA EN ÇOK NEYİ ÖĞRETMEK İSTERDİNİZ?

“Ben bu dünyaya geldim ve sadece kendim için değil, bu dünya için bir şeyler yapmam lazım.” düşüncesi hep kalbinde, aklında olsun istiyorum. Bu konuda Waldorf yaklaşımı bize çok güzel yol gösteriyor. Ben de evde küçük ritüeller yaratmaya çalışıyorum, kendi dünyası dışında bir dünyanın varlığından bahsederek. Bir dilek dilerken sadece kendisi için değil başkaları için de bir dilek dilemeyi öğreniyor. Mesela her akşam uyumadan evrene bir dilek gönderiyoruz: “Çok sağlıklı olalım, hiç ayrılmayalım.” diyoruz. Sonrasında ondan başka bir çocuk için bir şey dilemesini istiyorum. “Tüm çocukların bir yuvası olsun, hepsi sevgiyle büyüsün.” gibi bir dilek diliyor. Bu dileği dilerken kendisi kadar şanslı olmayan çocuklar olduğunun farkına varıyor aslında. Ve en azından şunu biliyorum ki, bir şekilde ileriki hayatında onlar için bir şeyler yapacak. Kendisi için bir tuğla koyarken, başka bir çocuğun faydası için de bir tuğla koyacak. Onun için de bu Waldorf pedagojisine çok önem veriyorum. Çünkü hep doğaya, dünyaya, başkalarına geri dönüş var. Sen yiyorsan aynı zamanda ekiyorsun, kullanıyorsan aynı zamanda üretiyorsun, harcıyorsan paylaşıyorsun. Bizim okulun sistemine göre Pera bu okulda okurken köyde de bir çocuk okuyor aynı zamanda. 'Pera plastik galoş giyerken bu galoş başka çocuğun doğasının çöpü olmasın; galoş çuvaldan olsun ve doğaya geri dönsün. Pera beslenirken bu besinin artığı çöp olmasın, toprağa gübre olarak karışsın ve başkalarını beslesin...' gibi müthiş bir döngü içinde büyüyor. Tüm bunları öğrenmesi benim için en iyi okulda matematik profosörü olmasından daha kıymetli. Bu anlayış umarım hayat boyu dünyasının merkezinde olmaya devam eder.

ANNE OLMANIN SİZİ EN ZORLAYAN YANI NEDİR?

Kırılma noktam şu dönem yaşadığımız inatlaşmalar. O keskinleştikçe benim yumuşadığım, o inatlaştıkça benim geri adım attığım bu dönem; 2-3 yaş dönemi, beni hem çok yordu hem de bana çok şey öğretti. Sakin kalıp onu da sakinleştirmek, kişilik çatışmaları... Şimdiden bu konu beni düşündürüyor.

PERA'YLA BİRLİKTE NE TÜR AKTİVİTELER YAPMAKTAN HOŞLANIYORSUNUZ?

Pera'yla her şeyi beraber yapıyoruz. Bütün gün birlikte oyun oynadığımız ve Pera odaklı hareket ettiğimiz bir yaşantımız yok. Benim için en önemlisi günlük aktivitelere ve işlere dahil olmasını sağlamak. Pera ormanda yürümeyi, doğayı deneyimlemeyi çok seviyor. Carlos ve Pera ile birlikte sahil ve orman yürüyüşleri yapmak ikimize de keyif veriyor. Yeni yeni tiyatro da ikimizin ortak yapabildiği etkinlikler listesine eklendi.

PERA'YLA GİTMEKTEN KEYİF ALDIĞINIZ MEKANLAR HANGİLERİ?

Evimiz Boğaz mahallesinde, işim Nişantaşı Teşvikiye’de. Pera ile Büyükdere, Yeniköy, Rumeli Kavağı, Maçka birlikte çok vakit geçirdiğimiz lokasyonlar. Bahar ve yaz aylarında İzmir Alaçatı, Çeşme, Ildır Köyü, İstanbul’un pırlantaları Prens Adaları keyifle vakit geçirdiğimiz yerler. Teşvikiye The House Café Corner, Bomonti Ada, Filiz Restoran ve Perispri sıkça uğradığımız mekanlar.

KIZ KIZA YA DA EŞİNİZLE GİTMEYİ SEVDİĞİNİZ YERLER NERELER?

Arkadaşlarımla gitmekten keyif aldığım kısa yaz ve kış tatillerim oluyor. Gezip göreceğimiz, yeni tatlar keşfedebileceğimiz yerlere gitmekten keyif alıyoruz.

Evin insanı sarıp sarmalayan bir rahatlığı var. Dolayısıyla ailem ve arkadaşlarımla ev buluşmaları hem Pera hem de benim için vazgeçilmez.

Karaköy Mana, Mehmet’le (eşim) birlikte gitmekten en çok keyif aldığımız mekanların başında geliyor. Tarabya Filiz Restoran da ailece çok sık gittiğimiz ve rahat ettiğimiz bir yer.

TİPİK BİR HAFTA SONUNUZ NASIL GEÇER?

Hafta sonumuz yaz kış demeden dışarıda geçiyor. Uyanır uyanmaz birlikte kahvaltı sofrası hazırlayıp kahvaltı bitince sofrayı yine birlikte kaldırıyoruz. Sonra ben evi toparlarken Pera oyun oynuyor. Sonra Carlos'u alıp dışarı çıkıyoruz. Parka gitmek dışında Pera'ya yönelik bir çocuk aktivitesi hiç yapmıyoruz diyebilirim. Onu bir oyuncakçıya veya oyun alanına götürmek gibi... Günlük hayatın içine karışıyor bizimle. Söküklerimizi birlikte dikiyoruz, çamaşırı birlikte yıkıyoruz, mutfağa girip yemek pişiriyoruz, esnaftan alışveriş yapıyoruz, arkadaşlarımızı ziyarete gidiyoruz.

YAŞADIĞINIZ SEMTTE (BÜYÜKDERE) ÇOCUK BÜYÜTMENİN AVANTAJLARI NELER?

Burası bir balıkçı mahallesi. Biz esnafla iç içe harika bir hayat yaşıyoruz burada. Pera'nın herkesle arası çok iyi. Balıkçıda balık satıyor, manavda kasaya geçiyor. Hep aynı restoranlara gidiyoruz, garsonların ismine kadar biliyor artık. En sevdiği aktivitelerden biri yağmur tulumunu ve botlarını giyip balıkçımıza gidip balıkları temizlemek ve satmak mesela, bu şekilde saatlerini geçiriyor balıkçıda.

EVLİLİĞİ VE EBEVEYN OLMAYI DENGELEMEK İÇİN NELERE DİKKAT EDİYORSUNUZ?

Bizim evliliğimiz Pera’dan sonra daha da anlam kazandı aslında. Pera’nın ailemize katılımasından 14 ay önce eve gelen köpeğimiz Carlos ile ilk değişim gerçekleşti. Ortak hareket etmeyi, birlikte karar almayı, sorumluluk bölüşmeyi öğrendik. Tabii ki Pera ile de tam bir aile olduk. Pera'sız çok fazla zaman geçirmiyoruz aslında eşimle. Pera uyuduktan sonra birlikte film izliyoruz veya sohbet ediyoruz.

EVİNİZİN HİKAYESİNİ KISACA ANLATABİLİR MİSİNİZ? EVİNİZİN ESTETİK ÇİZGİSİNİ NASIL TANIMLARSINIZ? DEKORASYONDA TEMEL FELSEFENİZ NEDİR?

Şu an oturduğumuz bu evde eşim biz evlenmeden 1-2 yıl önce yaşamıştı.. Evlenmeye karar verdiğimiz süreçte bu evin kiralık olduğunu gördük. Tadilat altı ay sürdü ve evlenip taşındık.

Dekore ederken rahat, huzur verici ve temiz bir görüntü istedim hep. Evimiz bayağı ışık alan ve eski bir Boğaz eviydi. Ahşap dış cepheli evin havasını iç dekorasyonda da devam ettirdik. Vintage aksesuarlara ve aileden kalma eşyalarımıza yer verdik. Sonuçta yaşayan ve anılarla dolu, her objede ayrı bir hikaye olan bir ev çıktı ortaya.

PERA'NIN ODASINI DEKORE EDERKEN NELERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDUNUZ? BU ODADA EN SEVDİĞİNİZ EŞYA HANGİSİ?

Evin var olan dekorasyonuna uyumlu olsun istedik. Renkler de bu doğrultuda seçildi. Pera’nın ilk altı ay kullandığı Thonet marka antika beşiği en sevdiğim eşyasıydı. Şimdiki yatağını ve ev şeklinde yaptırdığımız yan minderlerini de çok seviyorum.

EVİNİZDEKİ EN SEVDİĞİNİZ MOBİLYALAR, SANAT ESERLERİ HANGİLERİ?

Favori eşyalarım babaannemin dikiş makinesi ve Çukurcuma'dan aldığım yatak başı. Amcam Berç Keçyan‘ın çizdiği resimler de favori sanat eserlerim. Bir de Melis Kolyozyan seramikleri var; Pera'nın odası için satın aldığım sanat eserleri, onların da yeri ayrı.

BİZE CLOSH BUTİK’TEN VE KARİYERİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Closh butik, el işçiliğinin ve dikiş kalitesinin yüksek olduğu, kalıplarıyla her kadını hoşnut hissettiren ve tasarımlarının yıllar bazında demode olmayacağını hedefleyerek; iki arkadaşın güçlerini birleştirip, kurulduğu günden beri birlik duygusunu paylaştığı aynı kadroyla büyük bir aile olmayı başarmış tasarım atölyesi ve mağazadan oluşuyor. Ortağım Selvin Parunakyan Özgül ile 2006 yılında Atiye Sokak’taki mağazamızı açtık.

Ailemden 12 -13 yaşlarında başlayan okul sonrası eğitim ve kurs taleplerimle kariyerime adım attığımı düşünüyorum. O yaşlarda annemin ve babamın tam desteğini almak beni cesaretlendirmişti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar‘a başladığında, moda sektörüne de Bilge Mesçi‘yi asiste ederek giriş yaptım.

CLOSH KADINININ TARZINI NASIL TANIMLARSINIZ? TASARIMLARI YAPARKEN NELERDEN İLHAM ALIYORSUNUZ?

Closh kadınının tarzı; kadınsı hatları vurgulayan, sadeliği ve zamansız kullanımıyla, zarif el işçiliği sayesinde gardıropların vazgeçilmez kıyafetlerini, günümüzün moda anlayışı ile birleştiren sofistike bir tarz. Tasarımlarımı yaparken tarihten, modanın kimlik bulduğu tasarımcıların tecrübe ve aktarımlarından, doğanın dört mevsimi yaşatırken gözler önüne serdiği manzaralardan ilham alıyorum.

ÇALIŞMAYA KARŞI BAKIŞ AÇINIZ ANNE OLDUKTAN SONRA DEĞİŞTİ Mİ? SİZCE ANNELİK KARİYERİNİZİ ETKİLEDİ Mİ?

Annelik kadınların yumuşak karnı. Fiziksel değişikliklerin yoğun yaşandığı, hormonal ve bilişsel açıdan daha önce deneyimlemediğiniz, geliştirirken geliştiğiniz, büyütürken öğrendiğiniz çok özel bir durum. Annelik, çalışmaya karşı bakış açımı etkilemedi ama planlarımı yaparken öncelik sıralamamı çok değiştirdi.

PERA'NIN KIYAFETLERİNE NASIL KARAR VERİYORSUNUZ? ONUN İÇİN HANGİ MARKALARA BAŞVURUYORSUNUZ?

Bebeğe giydirilen tüm giysiler bebeğin sağlığını doğrudan etkilediği için özellikle kumaş ve dikişlerine dikkat ederek Pera için seçimler yaptım. Pera; Pili Carera 1963, Moba Kids & Babies Clothes, Zara Newborn Baby, Janie and Jack gibi markaların yanı sıra benim diktiğim kıyafetleri giyiyor. Pera’yı giydirirken onun rahat ve konforlu hareket edebilmesine, renk uyumuna, kumaşına dikkat ediyorum.

BAĞLI KALDIĞINIZ GÜZELLİK VE BAKIM RUTİNLERİNİZ VAR MI? KURTARICINIZ OLAN MAKYAJ VE BAKIM ÜRÜLERİ HANGİLERİ?

Özel bir rutinim yok, cildimin temiz, nemli ve bakımlı olmasını istediğimden düzenli olarak temizliğine ve nemlendirici kullanmaya özen gösteririm. Homemade Aromatherapy ürünlerini kullanıyorum. Vücut, saç ve yüz bakım ürünlerinde Homemade Aromatherapy ve tüm makyaj ürünlerinde de Bobbi Brown’u tercih ediyorum. Makyaj ürünleri içinde kurtarıcım yine Bobbi Brown'un concealer'ı.

KISA KISA...

Tipik kahvaltım... Her gün farklı bir kahvaltı etmeyi seviyorum. Bir gün tost, bir gün meyve, bir gün omlet, bir gün sadece kahve oluyor.

Başucumda her zaman bulunanlar... Su, kitabım, yastık spreyim, kış aylarında okaliptus yağı.

Düz ayakkabı mı topuklu mu... Düz!

En son okuduğum kitap... Okulsuz Büyümek, Oyun Arkadaşım Yeryüzü

En son satın aldığım şey... Milano'dan evime dikiş seti

İstanbul'da en sevdiğim mekan... Büyükada'da Splendid Palas

... olmadan yaşayamam. İç huzurum

En sevdiğim seyahat rotası... Güney Fransa ve Türkiye sınırlarında Çanakkale, Ayvalık, Asos, Alaçatı, Cunda ve Kaş en keyif aldığım bölgeler.

En çok ziyaret ettiğim internet siteleri... Anthropologie, Mi Canesu, Pottery Barn

Beni mental olarak ayakta tutan... Ailem ve arkadaşlarım

Üye ol, ilk alışverişte %10 indirim fırsatı kazan!

Tüm sitede geçerli ilk alışverişinizde kullanabileceğiniz %10 indirim kodu için üye olun!