GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Müge Çubukçu ve Eren&Selim

Sanat dünyasına hem sanatçı perspektifinden hem de galerici gözünden bakmak herkes için olmasa da bazıları için mümkün. Galerist’te sanatçı temsilcisi olarak çalışan Müge Çubukçu onlardan biri. Öyle ki temsil ettiği sanatçıların sergi hazırlık süreçlerini yönetiyor, yurt dışı sergilerini koordine ediyor ve eserlerin üretim sürecini yakından takip ediyor. Oğulları Eren(3) ve Selim’in(10 aylık) doğumundan sonra hafta boyunca yaptığı işleri üç güne sığdırarak part time çalışma sistemine geçen ve ‘kariyer-annelik’ konusunu ideal dengesine oturtan Müge’nin Vaniköy’deki evindeyiz şimdi.

EVİNİZİN HİKAYESİNİ KISACA ANLATABİLİR MİSİNİZ?

Hayalimde hep bahçeli, çocukların rahatça oynayabileceği ve arkadaşlarımızla keyif yapabileceğimiz bir ev vardı. 2012’de Vaniköy’deki bu evi bulduk. Taşındığımızda henüz çocuğumuz yoktu. 2013’te Eren, üç yıl sonra da Selim doğdu. Evimiz, çocuklarımızın varlığıyla tam anlamıyla boyut değiştiren ve sevdiklerimizle dolup taştıkça daha da güzelleşen bir yer benim için.

EVDE EN SEVDİĞİNİZ KÖŞE HANGİSİ?

Pencerenin önünde, iki koltuğun bulunduğu köşe. Burada oturmak başka bir yerdeymişim hissi veriyor bana. Kahve eşliğinde kitap okumaksa en büyük keyfim.

EVİNİZDE YER ALAN SANAT ESERLERİNDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Evdeki sanat eserleri zaman içinde, sergileri gezdikçe gelişti. Bu konuda yavaş ilerliyorum ve içime sinen eserleri seçiyorum. Galerist’te birlikte çalıştığım sanatçıların yaratım süreçlerine dahil olduğumdan işleriyle farklı bir ilişki kuruyorum. O nedenle evin duvarlarında Haluk Akakçe, Gavin Turk, Ayça Telgeren, Rasim Aksan gibi Galerist sanatçılarının eserlerine rastlayabilirsiniz.

ÇOCUK SAHİBİ OLMAYI PLANLIYOR MUYDUNUZ?

Evet, planlıyorduk. Biz 2010’da evlendik; üç yıl sonra artık çocuk istediğimden emindim. Büyük aile kavramını çocukluğumdan beri çok sevmişimdir. Kalabalık ve birbirlerine sıkı bağlarla bağlı ailelerin sıcaklığı beni her zaman cezbetmiştir. Aslında biraz da bu nedenle çocuklarımızın yaş aralığını az tuttuk. Selim biraz büyümeye, özellikle oturmaya başladığı dönemden itibaren Eren’le daha çok şey paylaştıklarını görmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Hiçbir şeyle kıyaslanamayacak bir his… Bu ilişkinin zaman içinde artacağını düşünmekse beni şimdiden heyecanlandırıyor.

İLK OĞLUNUZ (EREN) DOĞDUĞUNDA NE HİSSETMİŞTİNİZ?

Hamileyken doğuma odaklanıp sonrasını düşünmüyorsunuz; en azından bende öyle oldu. Eren’in büyümesinden ve bakımından ziyade daha çok hislere ve anlara konsantre oldum. Doğduktan sonra herkes çocuğunu çok seveceğini düşünür. Fakat tahmin ettiğinizden binlerce kat yoğun duygular besliyorsunuz. İnsan kendi limitlerine, sevgi ve bağlılık olarak ne kadar ileri gidebileceğine şaşırıyor. Aslında tamamen bir dönüşüm bu. Mesela ben şu an çocuksuz halimi hiç hatırlamıyorum. Onların varlığı, puzzle’ın bir parçası gibi her şeyi bütünledi. İlk çocuğunu dünyaya getirecek bir anneye "hissedecekleri ve yaşayacakları hayallerinin dahi ötesinde olacak" diyebilirim. Doğum aslında sadece bir başlangıç.

İKİNCİ ÇOCUĞUNUZ DOĞDUĞUNDA ÖNCEKİ DENEYİMLERİNİZDEN FAYDALANDINIZ MI?

Aslında en temelinde, doğumda ve sonrasında beni korkutan ve endişelendiren şeylerin geçici olduğunu, yorgunluk, uykusuzluk gibi zorlukların dönemsel olduğunu bilmek rahatlatıcıydı. Kendime ‘İlk üç ay zor ama göz açıp kapayıncaya kadar geçecek’ diyebiliyordum. Tabii hayatımızda bir de Eren vardı. Dolayısıyla tüm odak noktamız bebek değildi. Selim doğduğundan beri hem iki kardeş arasındaki dengeleri sağlayabileceğimiz hem de ikisiyle ayrı ayrı farklı şeyleri paylaşabileceğimiz bir düzen oturtmaya çalıştık. Anne ilk deneyiminden öğrendikleri sayesinde daha bilinçli ve dolayısıyla daha rahat olduğu için ikinci çocuk, daha huzurlu bir süreç gibi geliyor bana.

ÇOCUKLARINIZIN EŞYALARINI GENELDE KENDİ ODALARINDA TUTMAYA MI ÖZEN GÖSTERİYORSUNUZ YOKSA HER YANA DAĞILIYOR MU?

Neredeyse her yere yayılıyor. Şu anda böyle göründüğüne bakmayın; normalde sehpamız bir uçak pisti! Çocukların, evimizin her yanını bizim gibi özgürce kullanmalarını istiyorum çünkü her yeri beraber paylaşıyor olma fikrini daha sıcak buluyorum. Böylece onlara ‘eşyalarını buraya getiremezsin’ gibi bir kısıtlama getirmemiş oluyoruz. Evimizi ev yapan, hepimizin ortak alanı olması. Bunun yanında sürekli toplamamız gerekiyor çünkü aslında dağınıklığı da sevmiyorum.

HERKESİN ÇOCUK YETİŞTİRME TARZI FARKLIDIR. SİZİN ANNELİĞE SPESİFİK BİR YAKLAŞIMINIZ VAR MI?

Spesifik bir yaklaşımım olduğunu söyleyemem, daha çok yaşayarak deneyimlemeye inanıyorum. Yaklaşımın çocuğa ve anneye göre değiştiğini düşünüyorum. Başkasının uyguladığı bir yöntem sende birebir tutmayabiliyor ya da çocuğunuz umduğunuz gibi cevap vermeyebiliyor. Özellikle Eren'de ben onu, o da beni tanıdıkça bir şeyler otomatik olarak rayına oturdu. Normalde de çok katı bir insan değilim; dolayısıyla çocuk yetiştirirken de farklı birine dönüşmüyorum. Hatta bazen keşke biraz daha sert olabilsem diyorum.

ANNELİĞİN SİZİ EN ÇOK ZORLAYAN YANI NE OLDU?

Şu kısa zamanda edindiğim tecrübelere dayanarak ilk söyleyebileceğim, her yaşın anne için farklı zorlukları olduğu. İlk anne olduğumda yaşadığım pek çok zorluğun dönemsel olduğunu Eren ile öğrendim. Şu sıralar yaşadığım en büyük zorluk çocuklarıma dilediğim şekilde zaman ayırmak. Selim doğduğundan beri ikisiyle de dolu dolu vakit geçirebilmek en büyük öncelik oldu benim için. Özellikle hafta içi çalıştığım için hafta sonları birbirimize doymuş olmamız çok önemli. Ayrıca Selim’in doğması ile birlikte başlayan süreç Eren için de kolay geçmiyor. Şu sıralar Eren’i gözlemleyerek onu anlamaya çalışıyorum. ‘Neden böyle davranıyor? Nelere üzülüyor? Acaba bazı davranışları kardeşiyle mi ilgili yoksa yaşı gereği mi?’ gibi sorular hep aklımda. Günden güne daha iyi anlıyorum ki aslında onlar şimdiden kendi iletişim biçimlerini geliştirmeye başladılar. Kimi zaman ısırarak kimi zaman saç çekerek de olsa...

ANNELİKTE SUÇLULUK SIK SIK HİSSETTİĞİNİZ BİR DUYGU MU?

Her ne kadar hissetmemek için çabalasam da elimde olmadan suçluluk duygusuna kapılıyorum. Örneğin Eren’in ilk dişi çıktığı gün işteydim. Evden arayıp haber verdiklerinde çok kötü hissetmiştim. Daha sonra şöyle düşündüm; onların hayatında ‘ilk’ler hep olacak. Bunlara takılmamayı öğrenmek lazım. Hayattaki en büyük önceliğim çocuklarım. Ancak bunu sadece yoğun bir şekilde hissettirerek değil; kendi hayatıma da dağıtarak yapmaya çalışıyorum. Çünkü işim de, kariyerim de çok önemli. Çocuklar bir noktada büyüyor ve bize olan ihtiyaçları şekil değiştiriyor. Çalışan bir annenin çocuğuna vereceği, öğreteceği, paylaşacağı da farklı olacaktır bence. Tabii bu konu, her annenin kişisel seçimleriyle ilgili.

ÇOCUK SAHİBİ OLDUKTAN SONRA KARİYERİNİZ NASIL DEĞİŞTİ?

Eren’in doğumuna kadar full time çalıştım. Altı aylıkken geri döndüğümde haftada üç gün olarak devam ettim. Gerçi evde olduğum günlerde de işten koptuğum söylenemez; mail’lerimi mutlaka takip ediyorum. Bu benim için ideal bir dönüşüm oldu çünkü çalışmadan evde oturabilecek biri değildim; bana iyi gelmediğini hissediyordum. Çocuklar doğduktan sonra pozisyonum değişmese de işin detayları değişti. Küçük bir ekip olarak çalıştığımız için aslında zaman zaman hepimiz her işi yapıyoruz ve işin bu yanı çok hoşuma gidiyor. Ana işim galeride temsil ettiğim sanatçıların tüm süreçlerini yönetmek. Yani sanatçıyla galeri arasındaki iletişimi yürütüyorum. Sergilerin hazırlık ve eserlerin üretim sürecini sanatçıyla beraber takip ediyorum.

İDEAL BİR PAZAR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇER BİZE ANLATIR MISINIZ?

Her güne olduğu gibi Pazar gününe de erken başlıyoruz. Birlikte ailece kahvaltı ediyoruz. Sonra aile ya da arkadaş grubumuzla ve çocuklarla geçiriyoruz günü. Mutlaka onların da keyif alacağı programlar yapmaya özen gösteriyoruz.

Aynanın önündeki resim hakkında:

“Bu resim Eren'in geçen yılki anneler günü hediyesi. Okulda öğretmenlerinin yardımıyla kendi ailesini resmetmiş. Benim için o kadar anlamlı ve içten bir hediye ki bakmaya doyamıyorum ve evin başköşesinde tutuyorum.”

ÇOCUKLARLA DIŞARIDA NE TÜR AKTİVİTELER YAPIYORSUNUZ?

Vakit buldukça Eren’le birlikte sergileri gezmeye çalışıyoruz. Çocuklarla bu tip aktiviteler çok keyifli çünkü bizim anladığımızdan çok daha farklı bir bakış açısıyla algılıyorlar gördüklerini. Eren, bazen sergide görüp etkilendiği büyük bir heykelden ya da parlak bir renkten üç hafta sonra bambaşka bir bağlamda bahsedebiliyor. Konserler ve sinema daha çok konsantrasyon gerektiren etkinlikler olduğu için şu andan itibaren başlayacak. Yine de kısa süre önce gittiğimiz çocuk tiyatrosu Eren’in oldukça ilgisini çekti. Selim de paket halinde bizimle her yere geliyor zaten. Çocuklarla her şeyi paylaşma çok hoşuma gidiyor.

EREN İLE AYRI PROGRAM YAPMAYA ÖZEN GÖSTERİYOR MUSUNUZ?

Evet, onunla rutinlerimiz var. Yapmayı sevdiği şeyleri tekrar tekrar yapmaya bayılıyor. İşe gidiyor olsam bile sabahları onu okula ben bırakıyorum. İşe gitmediğim günlerde de Kanlıca’daki okulundan alıyorum ve çıkışta iskeleye gidip motorları, vapurları seyrediyoruz. Simit alıp kuşlara yem veriyoruz. Sonra parkta bir-iki saati baş başa geçiriyoruz. Bu rutinlere mutfağa girmeyi de eklemeliyim. Eren eve ailemizin, arkadaşlarımızın gelmesine bayılıyor. Gelenlere kek, pasta, börek ve pizza yapıp ikram etmeye de. Favorisi, pizza yapılırken kendi merdanesiyle hamur açmak. Diğer bir rutinimizse her akşam uyku öncesi aksatmadan beraber kitap okumak. Son zamanlarda bu alışkanlığımıza sesimizi duyup odasından emekleyerek gelen Selim de ortak oluyor.

İSTANBUL’DA ÇOCUKLARLA GİTMEYİ EN SEVDİĞİNİZ YERLER HANGİLERİ?

Bizim sessiz sakin yürüyüş yapabileceğimiz, çocukların temiz hava alabileceği Kandilli, Bebek Parkı ve Yeniköy taraflarını çok seviyoruz. Onun dışında okul çıkışlarında Hidiv Kasrı’nda vakit geçiriyoruz. Eren mutfağa çok meraklı olduğu için bazen Kanlıca’daki pazara gidiyoruz. Sosyalleşeceğimiz zaman da pusetle girilebilen, düzayak yerlere; mesela Happily Ever After, Cantinery, Suna Balık ve Ioki’ye sıklıkla gidiyoruz. Güzel havalarda İstanbul’da yapılabilecek sınırsız sayıda aktivite var ama kış aylarında pek fazla seçenek yok aslında. Çocuklarla yapılacak en güzel kış aktivitesi çocuklu arkadaşlarla evlerde vakit geçirmek bence.

ÇOCUKLAR İÇİN HANGİ MARKALARI TERCİH EDERSİNİZ?

Eren ve Selim’in günlük kıyafet ihtiyaçları için Zara, Gap Kids, Ralph Lauren, Cos, Jacadi, J Crew, Petit Bateau, H&M’e başvuruyorum. Pijamalarını da genelde Carters’dan alıyorum. Bebekken biraz daha özenip cici giydiriyorsunuz ama büyüyünce durum biraz değişiyor. Mesela Eren bütün gün okulda kumlarla oynuyor, çamurlara giriyor, koşturuyor. O nedenle lastikli pantolonlar, dar jean’ler, düz tişörtler, hırka ve yağmur botları gibi kendi kendine giyip çıkarabileceği parçalar tercih ediyorum. Hatta şu sıralar eşyalara takıntı duyma dönemine girdi; hep pomponlu şapkasını takmak ve Zara’dan aldığım yağmur botlarını giymek istiyor.

GÜZELLİK VE BAKIM RUTİNLERİNİZİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ? ÇOCUKLARIN BAKIMI İÇİN HANGİ ÜRÜNLERİ TERCİH EDİYORSUNUZ?

Evden ne kadar telaş halinde çıkarsam çıkayım makyajımın ve saçımın düzgün olmasına özen gösteriyorum. Bakımlı olmaya önem veriyorum çünkü o şekilde kendimi daha iyi hissediyorum. Cildim için genelde dermokozmetik ürünler kullanıyorum. Akşamları da makyajımı temizler ve nemlendirici sürüp yatarım. Sabah-akşam göz kremi kullanmaya dikkat ediyorum.

SİZCE KENDİ ANNENİZ, SİZİN ANNELİĞİNİZİ NASIL ŞEKİLLENDİRDİ?

Hayatımın her alanında olduğu gibi annelikte de annem en önemli ilham kaynağım ve destekçim. Çok yumuşak ve pozitif bir insandır; zorlandığım zamanlarda her zaman beni rahatlatmanın ve iyi hissettirmenin yolunu bulur. Çoğu zaman sesini duymak bile yeter. Ben de onun gibi çocuklarıma karşı huzurlu, içten ve şartlar elverdiği derecede rahat olmayı istiyorum.

EVİNİZDE ÇOCUKLARINIZIN EN SEVDİĞİ KÖŞE NERESİ?

Eren'in odasında en sevdiği köşe camın önündeki masa ve sandalyesi. Burada oyun hamurlarından bize çeşit çeşit yemekler yapmaya bayılıyor. Selim ise şu sıralar evin her yerinden Eren'in odasına emekleyerek gelmekten ve onun yanında oyuncaklarını karıştırmaktan büyük mutluluk duyuyor.

ANNELİKLE İLGİLİ ALDIĞINIZ EN İYİ TAVSİYE NEYDİ?

Anne babalıkla ilgili içime en çok sinen tavsiyelerle Pınar Mermer'in çok severek okuduğum ‘Yavaş Ebeveynlik’ kitabında karşılaştım. Bu birkaç cümle de aslında kitabın güzel bir özeti gibi: Yavaşla! Fark et! Biraz düşün! Ezbere yaşama! Sorgula! Kendini tanı! Zaman ayır! Alma! Dur! Çocuğunu tanı! Mükemmel olmak zorunda değilsin. Zaten mükemmel ebeveynlik diye bir şey yoktur. Herkes gibi ebeveynlik yapmak zorunda değilsin. Hem herkes dediğin kim? Sensin! Benim! Sen ve ben değişelim önce. Bak gör sonra neler oluyor

ÇOCUKLARINIZA EN ÇOK NEYİ ÖĞRETMEK İSTERSİNİZ?

Yaşadıklarından mutlu olmayı.

Tipik kahvaltim …

Tipik bir Türk kahvaltısı

Başucumda her zaman bulunanlar

Kitaplarım ve el kremim

En son okuduğum kitap

İskender, Elif Şafak

Düz ayakkabı mı topuklu mu?

Gündüz her zaman düz, gece topuklu

Çay mı kahve mi?

Kesinlikle çay!

İstanbul’da en sevdiğim mekan

Karaköy Lokantası, Kantin, Gram, Mangerie ilk aklıma gelenler.

En sevdiğim seyahat rotası

İtalya

Ne olmadan yaşayamam?

Ailem

Seni mental olarak kim ayakta tutuyor?

Çocuklarım, ailem ve arkadaşlarım