GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Claudia Roditi ve Mila

Birazdan sizi muhteşem bir anne-kız ilişkisiyle baş başa bırakacağız. Bu hikayenin iki kahramanı var: Claudia Roditi (çevresindeki herkesin ona seslendiği üzere Coco) ve kızı Mila (5). Onlar birbirine çok düşkün aynı zamanda arkadaş gibi bir anne-kız. Arnavutköy’de bulunan Vailla Rococo adlı bakery’nin kurucusu ve mutfak şefi olan Coco, çok rahat ve eğlenceli, kelimenin tam anlamıyla ‘cool anne’ diyeceğimiz tiplerden. İşinin mutfakta geçmesi belli ki Mila’nın gastronomi merakını daha da artırıyor. Bunu çekim günü; Mila’nın öğle yemeği seçimlerinden anlamak mümkündü. Aralarındaki etkileşime gelirsek; Coco ve Mila’nın birbirine karşı esprili, sıcak bir dilleri var ve bu durum davranışlarına da yansıyor. Coco, Mila’yı sürekli öpüyor, sarılıyor, sıkıştırıyor.

Bekar bir anne olan Coco’nun annelik perspektifi şüphesiz sizin de hayatınızda farklı bir pencere açacak. Öyle ki, biz bu samimi hikayenin etkisinden hala çıkamadık.

ANNE OLMAYI PLANLIYOR MUYDUNUZ?

Hayır, planlamadan hamile kaldım. Ama hamilelik testinde çift çizgiyi gördüğüm andan itibaren anne gibi hissettim kendimi. Hiçbir zaman çocuk ve bebek meraklısı biri olmadım. Hatta o dönemde çocuk da istemiyordum... Ama bir sabah pastanede henüz kimse gelmemişken test yapıp anne olacağımı öğrendiğim an mutluluktan ağlamaya başladım. Sanki biri bana gelip 'Sana dünyanın en güzel hediyesini veriyorum.' dedi. O günden itibaren hamileliğimin her günü çok mutlu geçti ve sanırım mutluluğumu artıran hormonlar salgıladım sadece. Her sabah uyanıp bir hediye paketine bakar gibi karnıma bakıyordum!

MİLA DOĞDUKTAN SONRA ÇALIŞMAYA NE KADAR ARA VERDİNİZ?

Doğuma kadar dokuz ay boyunca her gün çalıştım. Sonra ara vereceğimi düşündüm. Ama Mila bir buçuk aylıkken kariyerim için çok önemli olan bir davet işi aldım ve herşeyini kendim yapmak istedim. O dönem Mila'yı hala üç-dört saatte bir emziriyordum. Davet günü en fazla birkaç saat kalır dönerim diye düşünüyordum ama sekiz saate yakın orada bulundum. Tuvalete gidip lavaboda sütümü sağmak zorunda kaldım. Evet, belki kulağa çok hoş gelmiyor ama çalışan anneler için oldukça gerçek bir hikaye... Ondan sonraki davetlerde küçücük olmasına rağmen Mila'yı da yanımda götürdüm ve aklınıza gelebilecek her yerde bir yandan çalışıp bir yandan emzirdim. Çalışan ve sevdiği işi yapan bir insan olarak elimden geldiğince ikisini bir arada yürütmeye çalıştım.

ANNELİĞE YAKLAŞIMINIZ NASIL?

Ben oldukça rahat bir anneyim. Mila’ya karşı da hep içgüdüsel davrandım. Bence çocuğu disiplinsiz yetiştirmek ile rahat büyütmek arasında fark var. Bizler, annelerimiz tarafından çok daha rahat büyütüldük; her ağlamamızda bir sebep, her problemde bir pedagog aranmadı... Fakat daha disiplinli yetiştirildik bence. Mesela ben evi bebeğe uygun hale getirmedim. Kırılır ya da düşer diye eşyalarımı salondan kaldırmadım. Tüm süslerim, eşyalarım hala orta sehpamda duruyor. Sadece Mila'ya çok küçük yaşta yaklaşmaması gereken yerleri, tehlikeleri öğretmeye çalıştım. ‘Hayır Mila’cığım’ cümlesini çok sık duydu ve kısa süre içinde ne yapması gerektiğini öğrendi. Çocuğunuza Sınır Koyma kitabı en beğendiğim gelişim kitaplarından biri. Bağırmanın çocuğa saygısızlık olduğundan bahsediyor. Ben de kesinlikle katılıyorum ve Mila'ya hiçbir zaman bağırmıyorum. Kendimi de onu da bağırma noktasına getirecek sabır tükenmelerini yaşamamak adına kuralları baştan koymanın faydalı olduğuna inanıyorum.

MİLA İLE ARANIZDA NASIL BİR ANNE-KIZ İLİŞKİSİ VAR?

Benim rahatlığımı onun da karakterini göz önünde bulundurunca, Mila’nın benden daha sorumluluk sahibi biri olduğunu düşünüyorum. Bazı akşamlar yatağından bana ‘Anne ilacımı vermeyi unuttun!’ veya ‘Anne dişlerimi fırçalamayı unuttuk!’ diye sesleniyor. Birbirimize çok düşkünüz. Hiçbir zaman onu ve isteklerini kısıtlamıyorum ama kurallarımı her zaman koyuyorum. Bir de Mila'ya hiç bebekmiş gibi davranmadım ben. Bilerek yapmadım, böyle gelişti. Şu an çok emin olarak söylüyorum; iki gün evde tek başına yaşayabilir. Kalkar, kendi kahvaltısını hazırlar. Mesela bazı sabahlar uyanıyoruz ve ‘Anne kahvaltı!’ diye sesleniyor. Ama o sırada başka bir işle uğraştığım için birkaç dakika istiyorum. Sonra bir bakıyorum Mila mutfağa girmiş, Amerikan servisine kadar her şeyi çıkarıp sofrayı kurmuş zeytinleri yiyor oluyor.

BOŞANMA SÜRECİNDEN SONRA MİLA İÇİN NASIL BİR DÜZEN OLUŞTURDUNUZ?

Mila boşanmış bir anne babanın çocuğu olduğu için sanırım hep vicdan azabı var içimde. Üç yaşını doldurduğundan beri haftada üç gün babasında kalıyor. Daha küçükken mahkeme sadece iki haftada bir görüşme vermiş olmasına rağmen babasına daha sık yolluyordum. Açıkçası bu tamamen içgüdüsel bir karardı. İkisinin de buna ihtiyacı olduğunu düşünüyordum çünkü. Birçok insan, sadece annesine ihtiyacı var diyerek bu kararımı sorguladı, çok eleştirdi. Ama ben bu fikrimden hiç şüphe duymadım. Mila’nın bana çok ihtiyacı var evet; fakat babasıyla da apayrı bir ilişkisi var. Birbirine çok iyi gelen, birbirlerinin vitamini gibi olan bir baba-kız ilişkisinden bahsediyorum… Mila o vitamini aldığında eve çok mutlu dönüyor. Boşandığımızda bir buçuk yaşındaydı ve babası zaten çok ilgili bir babaydı. Aralarındaki bu bağı bozmayı hiç istemedim.

İŞ HAYATINI VE ANNELİĞİ DENGEDE TUTMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİYORSUNUZ?

Mila şu an beş yaşını doldurdu. Babasında kaldığı akşamlar hariç, Mila’yı yatırmadığım gün sayısı bir elin parmağını geçmez. Bizim için çok değerli olan bu ritüeli korumaya çok özen gösteriyorum. Tabii her ailenin ve annenin dengeyi koruma yöntemi farklı. Mila küçüklüğünden beri iki eve bölündüğü için birlikte geçirdiğimiz süreler çok net olsun, daha fazla belirsizlik yaşamasın istedim. ‘Beni ne olursa olsun annem ya da babam yatırır’ gibi belli alışkanlıklar aklına oturmalı, kendini her daim güvende hissetmeli diye düşündüm. Bunun dışında Mila ile geçirdiğim sürenin uzunluğuna ve kalitesine dikkat ediyorum. Bu biraz beslenmede dengeyi sağlamak gibi aslında; içgüdüsel olarak sanki kendi kendimi telafi ediyorum. Bir gün işten eve geç geldiysem ertesi gün geç gidiyorum ya da erken çıkmaya çalışıyorum. Maalesef annelikte suçluluk duygusu hep var. Ama her zaman kendim için de Mila için de kendimce en doğruyu yapmaya çalışıyorum.

BOŞANMANIN ARDINDAN SİZİN HAYATINIZ NE YÖNDE DEĞİŞTİ?

Boşandıktan iki yıl sonra biriyle nişanlandım ve iki-üç ay önce ayrıldık. Mila'yı başta onunla görüştürmemiştim. Biz de hafta sonları Mila babasına gittiğinde görüşüyorduk sadece. Çocuğum var diye hayatımda yeni biri olması fikrinden uzaklaştırmak istemedim kendimi. Ancak anne olunca yaşanılan ilişkinin boyutu değişiyor. Ben hayatımın hiçbir anında Mila'dan önceki Coco olamam. Dolayısıyla ilişkilerimde de eskisi gibi değilim. Sanki anne olunca tamamlandım ben zaten. Eskiden ilişkilerimde aradığım duyguların birçoğunu aramıyorum şu an. O duyguların yerine Mila'yla olan ilişkimi koyduğumdan değil; ikisi bambaşka. Ama ben bir bütünüm artık, tamam oldum ve tadabileceğim en büyük sevgiyi yaşıyorum gibi hissediyorum. Ve sanırım ilişki konusu biraz geri planda kalıyor bu durumda. Eskiden ilişkilerim için hem zihinsel hem fiziksel olarak harcayacak çok vaktim vardı. Daha talepkardım, daha çok şey bekliyordum karşı taraftan. Şu an zaten öyle bir vaktim olmadığı gibi ‘Neden aramadı?’ diye düşünmeyi bile unutabilirim bazen. Aklım ve kalbim öyle dolu ki... Ayrıca ‘Eve zamanında gittim mi? Mila’yı yeterince gördüm mü? Çamaşırlar yıkandı mı?’ gibi sorularla ilişki ister istemez altıncı sıraya falan düşüyor. Kızım, ailem, işim, arkadaşlarım ve evimin bir düzeni var. Elbette tekrar sevmek sevilmek çok güzel. Sadece annelikten sonra her şey gibi bu da değişiyor.

ANNE OLDUKTAN SONRA SİZİ EN ÇOK ŞAŞIRTAN ŞEY NEYDİ?

Herkes hamilelik zor diyordu; benim hamileliğim çok kolay geçti. Ablalarım emzirmenin harika olduğunu söylemişti ama benim için değildi. İşle ev arasındaki mesafe nedeniyle emzirme konusunda zaman açısından çok zorlanmıştım. Sonrasında düzenli bir emzirme rutini (her dört saatte bir) oturtarak rahatladım. Bu tarz rutinler ve kurallar benim gibi rahat insanlar için iyi bir güvence. Bazı şeyler net olmazsa anneliğin ilk aylarında insan kayboluyor. Ben anne olduktan sonra sosyal hayatımdan hiç kopmadım. Annelikte sosyal hayata dair taleplerde bulunmak şımarıklık gibi geliyor insanlara. ‘Gezmeye de gitmeyiver canım, otur evinde süt ver’ gibi bir yaklaşım var. Böyle olmuyor, olamıyor maalesef. Bence olmamalı da zaten. Ben bu sosyal sürece Mila'yı da adapte ettim ve beş günlükken gezmeye başladık. Evet tuvaletlerde emzirdim, zorlandığım zamanlar da oldu ama hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim, kızımı da peşimden götüreceğim dedim. İkimiz de çok mutluyduk.

MİLA İLE BİRLİKTE YAPMAKTAN EN ÇOK HOŞLANDIĞINIZ AKTİVİTLER NELER?

İki ay önce doğum günümdü. Ne yapsam diye düşünürken ‘Mila kalk baş başa Paris'e gidiyoruz’ dedim ve ani bir kararla yola çıktık. Paris benim en sevdiğim şehirdir. Önce Mila'ya hızlandırılmış şehir turu yaptım. Trenlere bindik, akvaryuma gittik, yürüdük, cafelerde oturduk, çok güzel yemekler yedik. Mila'nın yaşına göre farklı bir damak zevki var; ilginç ve güzel yemekleri seviyor. Her şeyi deniyor. Dolayısıyla o olmadan Paris'e gittiğimde nerede ne yiyorsam onunla da aynılarını yedik - Leon'da moules marinière yemek dahil! Lido'ya kabare gösterisini izlemeye gittiğimiz akşam 19:00’dan gece yarısına kadar orada kaldık. Ben bile yorgunluktan bayılmak üzereyken Mila ‘Beş dakika daha!’ diye yalvarıp durdu. Lido’da gizlice garsona gidip ‘Annemin doğum günü, lütfen pasta getirir misiniz?’ demiş. Masaya bir anda sürpriz kek geldiğinde Mila'nın böyle bir şey ayarladığına inanamadım.

SİZCE ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YAŞADIKLARINIZ VE AİLENİZİN YAKLAŞIMI BUGÜN KIZINIZA DAVRANIŞ BİÇİMLERİNİZİ ETKİLİYOR MU?

Ben, ikiz kardeşimle birlikte dört kız kardeşin en küçüğüyüm. Çocukluğumuz muhteşemdi ve çok iç açıcıydı. İkizim Jacqueline ile çok kavga ediyorduk ama birbirimize çok düşkündük. Kafamız rahattı çünkü başka kimseye ihtiyacımız yoktu. 12 yaşına kadar aynı odada kaldık. Annem çok çalıştığı için de bize ortanca ablam baktı ve ona inanılmaz yapışıktım. Annemin yaklaşımıyla kendi anneliğim çok farklı; kıyaslanmaz bile. Benim hayatımda sadece Mila var, annemse dört çocuk büyüttü. O, hangi biriyle baş başa vakit geçireceğini şaşırırdı. Hele de ikiz olunca kardeşten bile farklı bir durum oluyor anne için. Biz Jacqueline ile sürekli dip dibe olduğumuz için annemin bizi ayırıp herhangi birimizle baş başa zaman geçirme ihtimali çok düşüktü. Bu durumdan asla şikayet etmiyorum. Şartlar böyleydi ve her anı çok eğlenceliydi!

ANNELİĞİN EN ZOR YANI NEYDİ SİZİN İÇİN?

Anneliğin en zor yanı bence vicdan azabı. Hem annelikte hem işinde kendini yetersiz hissetme durumu... Eve erken döndüğüm ya da bazı şeyleri yapmadığım zamanlar 'daha çok çalışabilirdim', evde olmadığım zamanlarda da ‘Mila'yı daha çok görebilirdim' hali hep... Bazı çalışan annelerin başarılı kariyer hikayelerini duyunca ben de daha iyisini yapabilirim diyorum. Ama saat 16:00-17:00 olduğu anda aklım Mila’ya gidiyor, bulunduğum mekandan kopuyorum. Fiziksel olarak orada bulunsam bile verimsiz oluyorum. O nedenle bahsettiğim vicdan azabını bir kenara bırakmaya, kendimi suçlu hissetmemeye ve içimden nasıl geliyorsa öyle yapmaya çalışıyorum.

ANNE OLMAK NASIL BİR DUYGU SİZCE?

Doğururken kalbini çıkarıyorlar bence… Ve kalbin artık orada atıyor. Mila neredeyse benim kalbim orada. Uydum gibi sanki. Bazen, belki de bekar bir anne olduğum için, aynı evin içinde beraber büyüyoruz gibi hissediyorum. Onunla birlikte ben de büyüyor ve öğreniyorum.

EVİNİZİN HİKAYESİNİ ÖĞRENEBİLİR MİYİZ?

Bu evi bir günde buldum; ertesi gün eve aynı anda boyacı, halıcı, taşımacı girdi. İki gün sonra da taşınmıştık. Nasıl bir hızla yerleştim bilmiyorum! İki ay önce taşındığımız için hala eksikler var ama yavaş yavaş tamamlıyorum. Çok mutluyuz burada… Hem annemlere hem de Mila’nın okuluna yakınız. Eskiden Bebek'te otururken okula gitmek için Mila’nın 06:45’te kalkması gerekiyordu. Artık bir saat kazanıyor. Ayrıca Kemer, Göktürk çocuk için harika bir yer: Siteye araba girmiyor, çok çocuk var ve her şey onlara göre tasarlanmış. Telefonla daire numarasını tuşluyoruz ve Mila'nın arkadaşı iki dakika sonra bize geliyor. Bir de şehirden uzak gibi görünse de aşağıdaki caddede aradığımız her şeyi bulabiliyoruz.

EVİNİZİ DEKORE EDERKEN NELERE DİKKAT ETTİNİZ?

Renklerden ve desenlerden çok çabuk sıkıldığım için her yerin mümkün olduğunca uyum içinde ve gri tonlarında olmasına özen gösterdim. Zamanımızın çoğunu salonda geçiriyoruz. Kalabalık bir ailede büyüdüğüm için evin her zaman arkadaşlarım ve ailemle dolu olması hoşuma gidiyor. Salonun merkezinde mermer yemek masam var. Bu masa başında yaptığımız uzun sohbetleri, çay saatlerini, alınan önemli kararları unutamam.

EVİNİZİN EN SEVDİĞİNİZ KÖŞESİ HANGİSİ?

Kızımın oyun odası çok hoşuma gidiyor. Burası birlikte vakit geçirdiğimiz, televizyon karşısında yemek yediğimiz, resim yaptığımız, dans ettiğimiz, oyun oynadığımız kimi zaman da tembellik yaptığımız yer.

MİLA VANILLA ROCOCO’YA SIK SIK GELİYOR MU?

Eskiden evimiz yakınken daha sık gelip giderdi. Okul ve ev arasındaki mesafe azaldığı için artık çok gelemiyor. Ama Vanilla Rococo onun için çok eğlenceli bir dünya! Cupcake’ler, şeker hamurundan kurabiye ve süslemeler yapıyor. Burada herkesin minik prensesi oluyor ve kızlar etrafında dört dönüyor!

AİLENİZDEN ALDIĞINIZ VE BUGÜN SİZE YOL GÖSTEREN EN ÖNEMLİ TAVSİYE NEYDİ?

‘Boş oturma; bir şey yap!’ Annemin bize kimi zaman kızarak kimi zaman da tatlılıkla durmadan söylediği bu cümle hala kulağımda çınlar. Bu yüzden boş oturduğumda kendimi kötü hissederim. Sürekli hareket halinde, hayatın içinde olmayı çok seviyorum.

MİLA’YA EN ÇOK NE ÖĞRETMEK İSTERDİNİZ?

Hayatta herkesten önce kendini seçmesini. Kendine güvenmesini, ayaklarının yere sağlam basmasını, iyi kalpli ve sorumluluk sahibi olmasını, istediklerinin peşinden gitmesini, elinden gelenin en iyisini yapmasını ama olmuyorsa da evrene ve zamanlamaya güvenmesini, çok gezmesini, çok çalışmasını ve bir o kadar da eğlenmesini!

BEBEKKEN MİLA’NIN BESLENMESİNDE NELERE DİKKAT ETTİNİZ?

Her şeyi tatmasına izin verdim. Çikolata ve şekerden, katkı maddeli gıdalardan uzak durmasını sağladım ama bunları tabu haline de getirmedim. Yemek sağlık, enerji ve ruh hali için çok önemli bir araç, keyifli bir aktivite. Bebekliğinde yemek yerken keyif almasını sağladım. Kaşığı eliyle tutabildiği ilk andan itibaren de kendi yemeğini kendi yedi. Onu hiç zorlamadım. Doydum dedikten sonra hiçbir zaman ‘biraz daha ye’ demedim; kendi içgüdülerini geliştirmesine izin verdim. Şu anda yemekle arasının bu kadar iyi olmasının sebebi belki de bu... Neredeyse hiç yemek seçmiyor ve diğer çocukların aksine en sevdiği yemek enginar ve kuşkonmaz!

BİRLİKTE YAPMAKTAN KEYİF ALDIĞINIZ YEMEKLER VAR MI?

Hafta arası çok zaman bulamıyoruz ama cumartesi sabahları pancake olmazsa olmaz! Hatta artık bu görev Mila’ya ait.

EĞER DAHA ÇOK VAKTİNİZ OLSAYDI KENDİNİZ İÇİN NELER YAPARDINIZ?

Daha çok spa ve seyahat.

FIT KALMAK İÇİN NELERE DİKKAT EDİYORSUNUZ?

Yoga, yürüyüş, pilates ve fitness yapıyorum. Bir süre ara vermiştim ama geçen ay yeniden başladım.

MUTLU BİR AİLE YAŞAMININ SİZCE BİR SIRRI VAR MI?

Mutlu bir aile için önce mutlu bireyler olmamız şart. Tabii her saniye mutlu olmamız mümkün değil; bu bir bütünlük hissi bence. Bir de kendimize ve ailemize gerçek olmalıyız. Herkesi de olduğu gibi kabul etmeliyiz.

HAMİLELİK DÖNEMİNDE TARZINIZ DEĞİŞTİ Mİ?

Hamileliğimin altıncı ayı temmuza denk geldiği için, tüm yazı hamile kalmadan önceki bedenimden bir beden büyük şortlarla geçirdim. Stilimi hiç değiştirmedim ve hiç hamile kıyafeti almadım.

MİLA’NIN KIYAFETLERİNİ SİZ Mİ SEÇİYORSUNUZ?

Kıyafetlerini genelde birlikte alıyoruz. Giyinirken de onların arasından istediklerini ruh haline göre kendi seçiyor.

GÜZELLİK RUTİNLERİNİZ NELER?

Yıllardır her gün sabah akşam yüzüme sürdüğüm ve kullandığım tek krem mavi kapaklı Nivea!

TİPİK BİR PAZAR GÜNÜNÜ BİRLİKTE NASIL GEÇİRİYORSUNUZ?

Pazar günü brunch’la güzeldir. Masa başında tüm günü geçirmek, etrafımda ailem ve arkadaşlarımla hiçbir acelem olmadan sadece takılmak benim için meditasyon gibi. Günün finalinde ev yapımı taptaze popcorn eşliğinde ruh halimizle uyumlu bir film seçiyoruz.

COCO VE MİLA'NIN AKŞAM RUTİNİ...

Mila henüz iki buçuk-üç yaşındayken uyku öncesi sohbetimizi yapmaya başlamıştık. Artık ikimiz de bunu yapmadan uyumayız. Her akşam Mila’yı yatırmaya girerim, yan yana uzanır birbirimize günümüzü anlatırız. ‘Bugün neye sevindin, neye üzüldün, neye şaşırdın?’ gibi sorular sorarız. O bana okulu anlatır, ben ona işi ya da arkadaşlarımı. Günün en sevdiğim saati bu sanırım.

Tipik kahvaltım… Yulaf, yoğurt ve bal veya kızarmış ekmek ve yumurta.

Başucumda her zaman bulunanlar… Kitaplarım, su ve telefonum bulunur.

En son okuduğum kitap… Akilah Azra Kohen – Pi.

Düz ayakkabı mi topuklu mu? Topuklu.

Çay mı kahve mi? Americano.

İstanbul’da en sevdiğim mekan… Lucca.

En sevdiğim seyahat rotası… Viyana.

… olmadan yaşayamam Heyecan duymadan.

En çok ziyaret ettiğim internet siteleri… Emlak siteleri, Pinterest.

Beni mental olarak ayakta tutan… Mental olarak havalardayım, ruhen yükselişteyim.