GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

"Bu" Çayları neden İçmeliyiz?

Yedi hayati konu; hamilelik, migren, stres, uykusuzluk, sindirim, detoks, cilt güzelliği söz konusu olduğunda hangi çayı içmemiz gerektiğini araştırdık. Çünkü bitki çaylarının genellikle magnezyum, kalsiyum, demir gibi besin maddeleri ve çeşitli vitaminler içerdiğinden ekstra yarar sağlayacağını hatırlatmak istedik.

Çay içmek hazırlanmasından servis edilmesine, içmeye başladığınız andan sonrasındaki etkilerine, aslında zamanı yavaşlattığımız, ruhumuzu dinlendirdiğimiz ama aynı zamanda bedenimize farklı katkıları olan yegane eylemlerdendir. Tabii bunu her seferinde Japonların çay seremonisine dönüştürmek ya da Downton Abbey’deki gibi tüm kuralların yerine getirildiği (küçük sandviçler ve tatlılar eşliğinde) İngiliz usulü çay saati gibi hayata geçirmek zorunda değiliz. Ama Petitmag ekibi olarak, biz bu ritüeli kendimize sunduğumuz bir armağan gibi algılamanın yanında iyileştirici gücünden daha çok faydalanmamız gerektiğini düşünüyoruz.

Bir yandan da Paris’te Kusmi Tea’nin Londra’da Fortnum & Mason’ın butiklerine girmeyi, farklı kültürlere ait çayları keşfetmeyi, bunların faydalarını öğrenmeyi seviyor; nerede yetiştirildiklerini, ne zaman hasat edildiklerini, nasıl içilmesi gerektiğine dair bilgileri merak ediyoruz. Mesela 2009’da Telegraph’ta yayımlanan bir makalede, çay içmenin ‘İngilizlerin geleneksel hayatının en hayati unsuru’ olduğundan bahsediliyordu. Hatta Kraliçe Elizabeth yıllardır her gün Buckingham Palace’ın yakınlarındaki, ‘Londra’nın en iyi akşamüstü çay saati’ ödüllü The Goring’de bu ritüeli gerçekleştiriyormuş. Hong Kong’da çayı buzlu ve sütlü, Fas’ta içine nane koyarak, Tibet’te tuz ve tereyağı karışımıyla içiyorlar. Tüm bunlar bize kültürel bir fenomen olarak çayın keşfedilmeye açık alanlarını bir kez daha anımsatıyor.

Ancak bu kez farklı coğrafyalarda yetişen ve farklı kültürlere ait bitkisel çayların spesifik olarak vücudumuza ne gibi etkiler yarattığını ele almak istiyoruz. Ayrıca birçok alternatif tıp hizmeti veren kuruluş, gebelik sırasında belirli çayların tüketilmesinin -optimal sağlığa doğal yollardan ulaştırdığı için- harika bir yol olduğunu düşünüyor. O yüzden belirlediğimiz başlıklar, hem anneleri (çünkü uykusuzluk, stres, bağışıklık sistemi ve migren gibi problemleri de kapsıyor) hem de anneliğe hazırlananları yakından ilgilendiriyor.

HAMİLELİK DÖNEMİNDE:

Kırmızı Ahududu Yaprağı Çayı

Hamilelikte ve yenidoğan döneminde önerilen bitkisel çayların içeriğinde sıklıkla karşımıza çıkan ahududu yaprağı aynı zamanda ‘kadın bitkisi’ olarak anılıyor. Bu bitkinin rahim ve pelvik kasları güçlendirmek gibi mucizevi bir etkisi var. Hepimizin bildiği gibi, rahim düzgün bir işleyişe sahip olmak için pek çok vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Kırmızı ahududu yaprağı çayı da bu ihtiyaçların neredeyse tamamını karşılayabiliyor çünkü C, E, A, B vitaminleri bakımından zengin olup magnezyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor gibi önemli minerallere de sahip. Ayrıca çinko, demir, krom ve mangarez gibi eser minerallere de. Bunların yanı sıra süt üretimini artırıyor, bulantıyı ve ağrıyı azaltıyor, içten rahatlatıcı bir özelliği bulunuyor.

Bu arada kırmızı ahududu yaprağı çayının tüketilmesiyle ilgili, hamilelik döneminde mi yoksa 2. veya 3. Trimester’de mi kullanılacağına dair çeşitli tartışmalar da var. Pek çok sağlık uzmanı ilk trimester’da tüketilmesinin faydalarına değinse de hangi dönemde içmeniz gerektiğini kişisel doktorunuzdan öğrenmenizin daha yararlı olacağı görüşündeyiz.

DETOKS, SAKİNLİK VE BAĞIŞIKLIK İÇİN:

Matcha Çayı

Matcha’nın tarihi Japonya’da bunan yüzyıllar öncesine dayansa da global anlamda son yıllarda popüler olmuş bir bitki. Hatta öylesine popüler ki menüsü sadece matcha ile oluşturulmuş restoranlar, barlar var. Bu geç keşfedilen Japon yeşil çayının alametifarikası yüksek oranda antioksidan içermesi. Böylece soğuk algınlığı, kanser ve kalp rahatsızlıklarına karşı müthiş bir savunma mekanizması yaratıyor. Ayrıca C vitaminine de sahip olduğundan bağışıklık sistemini güçlendirip klorofil salgılayarak günlük hayatta maruz kaldığımız her türlü kimyasal ve ağır metalden bedenimizi arındırıyor; kısacası detoks işlevi görüyor. Her yeşil çayda olduğu gibi matcha’da da l-theanine adlı amino asit bulunuyor –ki bu özelliği sakinlik ve rahatlama sağlıyor.

UYKU VE MİGREN İÇİN

Papatya çayı

Papatyanın bir diğer adıyla ‘uyku çayı’ olarak da bilinmesinin sebebi sakinleştirici etkileri. Bu özelliğini ise bitkisel içeriğinde doğal olarak bulunan flavonoidlere borçlu. Araştırmalar papatya çayının, beyindeki benzodiazepin reseptörlerine gönderildiklerini bu sayede merkezi sinir sisteminde bir tür antidepresana dönüştüğünü gösteriyor. 10 hasta ile yapılan bir incelemede, papatya çayı içen herkesin kısa süre içinde 90 dakika boyunca derin uykuya geçebildiği gözlenmiş. Yani yatmayı planlamadan evvel veya gün içinde fırsat bulduğunuzda kısa bir şekerleme yapmadan önce papatya çayına güvenebilirsiniz. Bu arada eğer migreniniz varsa; başınızın ağrımaya başladığında bir papatya çayı yapıp dayanılmaz acıdan kurtulmanız da mümkün. Geçmişte Mısırlılar, Romalılar ve Yunanlılar papatya bitkisini yara iyileştirmede de kullanıyorlarmış. Papatyayı topikal olarak uygulayabileceğiniz bir diğer alan da göz altları. Biz her ne kadar bu konuda yeşil çayın üstüne olmadığını düşünsek de papatyayı çeşitli nedenlerle ortaya çıkan koyu göz halkaları için denemeyi planlıyoruz.

ANTİ STRES, SİNDİRİM VE UYKU İÇİN:

Melisa çayı

Nane ailesine ait olan melisa, yüzyıllar boyu kaygı, uyku bozukluğu, hazımsızlık gibi problemleri tedavi etmek için kullanılmış bir bitki. İçtikten sonra sakinleştirici etkisini hissedebileceğiniz gibi; eğer bir köpeğiniz varsa ve ameliyat olmuşsa veya başka bir ağrısı varsa, ona ilaç yerine melisa çayı verdiğinizde ne kadar rahatladığınızı görebilirsiniz. Birçok araştırma uykusuzluk ve kaygı tedavisinde melisanın kullanımından sonra ortaya çıkan tabloyu inceledi. Ancak University of Maryland Medical Center’ın yayımladığı rapor şunu gösterdi: Klinik deneylerin çoğunda melisa, kediotu, şerbetçiotu ve papatya gibi diğer bitkilerin karışımı yapıldığında antistres ve sakinleştirici etkinin tam anlamıyla başarılı olduğunu saptandı. Sindirim sistemine pozitif yansımalarının yanında, melisa çayı ayrıca güzel bir cilt için de müthiştir çünkü içinde doğal olarak bulunan caffeic ve ferulic asit çok güçlü birer antioksidandır.

CİLDİN YAŞLANMASINI ENGELLEMEK İÇİN:

Yeşil Çay

Çaylar dünyasında biyoaktif bileşenler içeren en önemli aktör. Bu da demek oluyor ki, yeşil çay ‘içilen bir sıvı’ tanımının çok ötesinde. Polifenol bakımından çok zengin olması, iltihaplanmayı azaltmak ve kansere karşı güçlü bir savunma duvarı demek. Bu uzun vadeli etkilerinin yanına bir de cildi serbest radikallere karşı koruma gücünü de ekleyelim. Yani yeşil çay tüketmek bünyesinde barındırdığı antioksidanlar sayesinde cildimizi besliyor, yaşlanmaya karşı savunuyor.