GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Billur Saatçi Ve Can

Billur Saatçi dev kanatlarıyla her yere, her şeye, her ihtiyaca yetişmeye çalışan bir anne. Kendi deyişiyle, kimi zaman kırılgan kimi zaman kahraman ve çoğunlukla insanüstü bir varlık. Bazılarımız için programlı olmak değil; son dakikaya bırakmak rahatlatıcıdır. Billur da bu karakter yapısında ama oğlu Can dünyaya geldiğinden beri hep bir adım sonrasını düşünerek ve planlayarak yaşamayı öğrenmiş. Bunun yanında hiç bitmeyen bir yapılacaklar listesi var çünkü anne olmadan önceki mobil hayatındaki o yoğun tempoya hızla geri dönmek istiyor. Bize göre yine de aynı anda çok iş başarıyor: Oğlu Can ve eşi Başar ile Barselona’dan Costa Brava’ya sayısız seyahate hiç sorun yaşamadan çıkabiliyor; YouTube kanalı ve blog’u için çekimlerine devam ediyor; seramik kursuna gidiyor... Bu arada ne zaman köşeye sıkıştığını hissetse, kendi kurduğu sekiz kişilik anne grubu Mamatomo’ya başvuruyor -ki galerimizde bu dayanışma topluluğunun hikayesini okuyacaksınız. Billur’un dokuz yıl önce offnegiysem.com adlı blog’u ile başlayan dijital içerik üretimi, moda, seyahat, gastronomi gibi esas ilgi alanlarının yanında artık annelik kavramını da kapsıyor. Ve bu süreci bize detaylarıyla bakın şöyle anlatıyor...

HAMİLE OLDUĞUNUZU NASIL ÖĞRENDİNİZ VE SONRASINDA HAYATINIZDA NELER DEĞİŞTİ?

Bebek sahibi olmak zaten istiyorduk; o nedenle sabırsızlıkla beklediğimiz bir haberdi bizim için hamilelik. Cunda’ya kite yapmaya gittiğimizde öğrendik. Gündüz kite yaparken akşam hamile olduğumu anlayınca, ertesi gün ve devamındaki Urla, Akyaka kite tatili planlarımız benim için suya düştü. 36 yaşında hamile kaldığım için biraz endişelerim vardı; ilk aylarda da ekstra dikkat etmek gerektiğini öğrenince kite’a devam edemedim. Halbuki hamileliğim ilk haftasında, Nike’ın kadınlar koşusuna bile katılmışım, haberim yoktu! Aslında hayatımda çok şey değişmedi; seyahat ve iş tempom eskisi gibi devam etti. Genel anlamda rahat bir hamilelik geçirdim.

SON HAFTA DOKTOR DEĞİŞTİRMEK GİBİ ZOR BİR KARARI NASIL VERDİNİZ?

Bir arkadaşımın tavsiyesiyle 32. haftada Başar’la beraber doğuma hazırlık eğitimi almak için DOUM’a gitmiştik. Olur da dayanamazsam sezaryen ikinci seçenekti. Doğal doğum, ten tene temas, nefes egzersizi, doula kimdir, ne yapar gibi o zamana kadar hiç duymadığım ve dinledikçe doğal doğum için daha da heveslendiğim bir eğitim oldu. Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler kitabındaki 35 yaş sonrası anne olacaklar için dikkat edilmesi gereken kısımlar beni yeterince gerdikten sonra ne bir şey okumuş ne bir şey araştırmıştım açıkçası. O yüzden bu eğitim bana çok iyi gelmişti. Bebeğin anne karnındayken tek duyduğu sesin annesinin kalp atışı olduğu, doğduğunda da hemen annesinin göğsüne gelip bu sesi tekrar duyup güvende hissettiğini öğrendim. Böylece ben de Can doğar doğmaz onu hemen göğsüme almak, ten tene temas edip, emzirmeye başlamak istedim. 39. haftamda, son haftalardaki bir kontrolde, doktoruma ilk defa doğum esnasında bir mani olmadığı durumda isteklerimi belirttiğimde yaklaşımı beni ‘Acaba kendisiyle doğal doğum yapamayacak mıyım?’ sorusuna sürükledi. Son haftamda o hissi alamadığım için 39. haftada doktorumu değiştirdim! Benim için zor bir karardan ziyade hislerime güvenip şansımın da yaver gittiği bir değişiklikti.

NASIL BİR DOĞUM SÜRECİ YAŞADINIZ?

Can 40+5’te geldi, hatta gelmiyordu. Doktorum İbrahim Bildirici ‘Hadi artık başlatalım!’ dedi. DOUM’daki eğitimden sonra, zaman zaman Amazon kadınına bağladığım da olmuştu. Hatta bir ara ‘Mümkünse suda doğum yapmak isterim; epidurale gerek yok, epizyotomi istemem, plasentamı ben kendim doğururum’ gibi demeçlerim olmuştu. Tabii bunların hiçbiri öyle konuşmakla olmuyormuş. Doktorum ilk kontrolünde daha ben tartıya çıkmadan ne yiyorsan yemeyi bırak, günde altı kilometre yürü ve 250 squad yap demişti. Ne kadar kendimce pilatese gidiyor, nefesi öğrenmeye çalışıyor, yürüyüş ya da squad yapsam da sancılar -skolyozumun da etkisiyle- belime vurunca, kendimi o burun çevirdiğim epidural için delirirken buldum. Tek ve farkında olamadığım sorun ise epiduralden hemen sonra birden 10 cm açıklık olunca vermeyi kesmeleriydi. Can doğana kadar ‘kasıklarım!’ diye acı çektiğimi hatırlıyorum. 12 saatten fazla süren bu süreçte Doulam Emine’nin hakkını asla ödeyemem. Hastane odasında tütsüler, mumlar yakıldı ve saatlerce pilates topunun üstünde beni duşta rahatlattı, sancılarımı onun sayesinde çok daha iyi atlattım. Bu arada kendisi üçüncü yedek doulamdı, onunla da doğumdan bir gün önce tanışmıştım! Kafam o kadar rahattı ki, hiçbir şey için endişelenmiyordum. Güvende hissettim hep kendimi, emin ellerde olduğuma inandım. İşin en saçma gözüken yanı ama benim için en doğru karar, doğuma uyku gözlükleriyle girmemdi. Hastanede rahat uyuyamam diye çantama attığım gözlükleri, çok seyahat eden biri olarak kullanmayı çok severim. Doğumda da rahat ederim diye hastane çantama koymuştum… Doğum başladığında bir bacağımdan Başar tutuyor, diğerinden doktorum; aynı anda ben de direktifleri dinlemeye çalışıyorum. Ve o an sanki okulun en kötü öğrencisi, doktorumun şu ana kadar doğurttuğu en beceriksiz anneymişim gibi hissetmeye başlıyorum kendimi! Doktorum bir yandan hırslandırırken bir yandan kızdırıyordu beni; sonra bir anda ‘Gözlüğümü alabilir miyim?’ dedim ve hamileyken yaptığım egzersizlerdeki gibi ‘Kapa gözlerini, nefes al, iç sesini dinle’ moduna girdim ve çok iyi geldi. Seslere, söylenenlere odaklandım… Can doğduğu ana kadar uyku gözlükleriyle kaldım. Bu yüzden o anlardan bir dolu komik fotoğrafım var! Can nerdeyse dört kilogram doğduğu için doğumhanenin vasat öğrencisinden doktorumun tabiriyle ‘kaplan’a terfi etmemi ve onunla aramda geçen çekişmeleri hiç unutmayacağım.

BEBEĞİNİZİ İLK GÖRDÜĞÜNÜZ AN NELER HİSSETTİNİZ?

Bu soruya şu an bile cevap vermeye çalışırken ağlıyorum o anları hatırladıkça. Çok güzeldi... Tek hayalim, doğar doğmaz göğsüme gelmesi, ten tene temas edip emzirmeye başlamaktı -ki öyle de oldu. Sonrasında onu kendi yatağında iterek doğumhaneden yürüyerek çıktım ve odamıza geçtik. Doğal doğumun en güzel yanlarından biri de kesinlikle buydu bence: O kıvranarak geçen sancılardan sonra yürüyerek doğumhaneden çıkmak.

CAN GELDİKTEN SONRA GENEL ANLAMDA HAYATINIZDA NELER DEĞİŞTİ?

Bakıcımız yoktu uzun bir süre. Anneanneler, babaanneler gidip gelip destek oluyordu. Ama gece üçmüz o gaz sancılarıyla beraber baş etmeye çalışıyorduk. Emzirdiğim için uyku düzenim şaşmıştı ve genelde çok yorgundum. Sabahlara kadar defalarca uyanmak, emzirmek, üstüne pompa yapmak zor bir döngüydü. Ama tabii hepsini isteyerek yapıyor insan; karşında sana bakan, sensiz hiçbir şey yapamayan, tamamen sana ihtiyacı olan biri var çünkü. Onu sütünle büyütüyorsun; o seninle büyüyor... Çok acayip bir şey bence bu.

Öte yandan Can’ın alerjik bir bünyesi vardı ilk zamanlar. Ben ise beslenmeme daha çok dikkat etmeye başladım. Bir ara sütüm kesilir gibi oldu sandım sonra bunun tamamen psikolojik olduğunu anladım. Başka bir akşam durduk yere titremeye başlayıp Başar ile nasıl panik olduğumuzu anımsıyorum... Kimse bana bu tarz şeylerden bahsetmemişti daha önce. O dönemde de Acıbadem Hastanesi’nin hemşireleri bize çok destek oldular. Şimdi bunların hepsi çok geride kalsa da sadece ilk altı ayın ne kadar zor olduğunu hatırlıyorum.

DOĞUMDAN SONRA DEPRESYON YA DA ANKSİYETE DÖNEMİ YAŞADINIZ MI?

Tam olarak ne yaşadım bilmiyorum ama çok inişli çıkışlı bir dönemim olmuştu. Lohusalık denen dönemi kendimce iyi atlatsam da şimdi bile hala hormonların etkisinde olduğumu söyleyebilirim. İçinde bebek, anne, çocuk geçen her şeye ağlıyorum. Hiçbir şeye yetemiyormuş gibi hissettiğim çok oluyor. Mükemmeliyetçi bir insan değilim ama birçok şeyi aynı anda ve içime sinerek yapabilen bir insan oldum hep. Dışardan tam tersi gibi gözükse de sanki bu yetim şu sıralar elimden gitti gibi hissediyorum. Can dört aylıkken seyahat etmeye başlasak da yine de eskiye göre daha az mobiliz. Ben seyahatlerden çok besleniyorum… Bir şeyler üretiyorum, görüyorum, fotoğraflar çekiyorum, hikaye çıkarıyorum yeni keşfettiğim yerlerden. Dolayısıyla yoğun bir şekilde seyahat edemeyince ‘ben’ olamıyorum gibi geliyor.

ANNENİZLE İLİŞKİNİZ DOĞUMDAN SONRA NASIL GELİŞTİ?

Anneme biraz fazla yüklenmiş olabilirim. Kendi hislerim, doğrularım onların tecrübeleriyle zaman zaman çok çatıştı. Ama ‘anne olunca anlarsın’ lafı doğru hakikaten. Biraz geç oldu ama o fedakarlığı ve sevgiyi daha yeni anlamaya başladım.

ÇOCUĞUNUZUN İSMİNİN BİR HİKAYESİ VAR MI?

Kızım olursa adını Duru, erkek olursa Can koymak isterdim hep. Başar’la çıkmaya başladığımız ilk yıllarda, herhalde 13-14 yıl önce karar vermiş olabilirim. Bebeğimiz olacağını öğrendiğimizde, doktorumuz yüzde 60 kız demişti ve bir ay boyunca onu ‘Duru’ diye sevdik. Sonraki kontrolde erkek olduğunu söyleyince başka bir isim bile düşünmeden Can olsun dedik, iyi ki de dedik.

ANNELİK SİZE NE ÖĞRETTİ?

Annelik bana sabrı, sorumluluğu, yönetme yetisini, iş bitiriciliği, çok yönlülüğü, kimi zaman yetersizliği, kimi zaman 10 kaplan gücünde hissetmeyi, dayanışmayı, yorulduğunda, işin içinden çıkamadığında, omzunu başka bir anneninkine dayamanın hafifliğini, bir diğerinin sana ihtiyacı olduğunda ona dayanak olmanın hazzını ve Can’la geçen her dakikanın tadını uzun uzun, doya doya çıkarmanın eşsiz keyfini öğretti. Arka planda beni tedirgin eden şeyler olsa bile her şeyi halledebilirim gibi geliyor, saçma bir deli cesareti geliyor insana! Onun kolu kanadı benim, o yüzden de çok güçlü hissediyorum. Onu besleyende benim… O kadar sana muhtaç biri, ne kadar uykusuz, yorgun kalsan da ‘Allah o gücü veriyor’ derler ya, gerçekten veriyor.

ANNE OLMANIN EN HEYECAN VERİCİ YANI NE OLDU SİZİN İÇİN?

Her an gözlerinizin içine sevinçle, minnetle, bazen hayretle, kimi zaman büyük soru işaretleriyle, her daim hayat dolu bir enerjiyle bakan bir çift gözle yaşamak dünyanın en güzel hisleriymiş. Kollarını size uzatması, yanağını yanağınıza dayaması, koklayıp kokunuzu içine çekmesi de…

ÇOCUĞUNUZ İLE BİRLİKTE ÇIKTIĞINIZ SEYAHATLERDE DÜZENİNİN BOZULMAMASI İÇİN NELERE DİKKAT EDİYORSUNUZ?

Can’la şu ana kadar Barselona’ya, Costa Brava’ya, Erzurum’a, Uludağ’a, Bodrum’a, İzmir’e ve Paris’e seyahat ettik. İlk zamanlar yeme düzeni bozulmasın diye sağıp sakladığım sütleri buz çantalarında taşırken şimdi sevdiği yemekleri dondurup taşıyorum. Organizasyon anlamında yorucu olsa da acıktığında hızlı ve pratik bir çözüm gibi geliyordu bana. Ama artık evden uzakta olduğumuzda biz ne yiyorsak onu yedirmeyi deneyeceğim. Uyku ve banyo düzenini de bugüne kadar her seyahatte devam ettirdik. 13 ayda sadece bir kere gece uykusunu dışarda uyumuştur Can. Fakat bundan sonra biraz esnek olmak, biz nasıl yaşıyorsak o da bize adapte olsun istiyorum.

ÇOCUK YETİŞTİRME TARZINIZDA SPESİFİK BİR YAKLAŞIM BENİMSİYOR MUSUNUZ?

Hayır, olması gerekiyor mu onu da bilmiyorum. Bu konudaki tarzım sanıyorum her şeyi olabildiğince kendi haline bırakmak. Çok araştıran, okuyan, soruşturan, en iyisi için çabalayan bir anne değilim. Bugün doktorun istediği kan testini iki ay; 1 yaş aşısını bir ay kadar geciktirdiğim doktor muayenesinde kendimi ‘Can’a kitap okumuyorum, ona bir kelimeyi ya da hareketi yeteri kadar öğretmiyorum’ diye itiraf ederken buldum. Her şeyi akışına bırakarak (doktor kontrolleri değil tabii!) aslında en doğrusunu yaptığımı duyduğumda ne kadar rahatladığımı da inkar edemem. Hayat koşturmacası içinde mükemmel anne olmaya çalışmak başlı başına bir mücadele. Bu süreçte elimden gelenin en iyisini ona vermeye çabalıyorum. Ki Mamatomo’daki annelerin tavsiyeleriyle ilerliyorum, bana gerçekten yol gösteriyorlar. Çok büyük bir lüks yaşıyorum onlar sayesinde ve öğrendiklerimi de paylaşmaya gayret ediyorum. Bana da bir sürü soru soruluyor... Bazı anneler gerçekten yalnız ve çevrelerinde bilgi veya destek alabilecek kimseleri yok. Dolayısıyla DM’lere yetişemediğim için Can’la ilgili bir soru-cevap videosu yaptım; bütün merak edilenleri ve öğrendiklerimi orada paylaştım. Aslında zor zamanlarda seninle aynı şeyleri yaşamış veya yaşayan birilerinin deneyimini duymaya ihtiyacı oluyor insanın.

ŞİMDİYE KADAR ANNELİKLE İLGİLİ ALDIĞINIZ, SİZE YOL GÖSTEREN EN İYİ TAVSİYE NEYDİ?

Ne zaman bir köşeye sıkıştığımı hissetsem tavsiye alacağım ilk adres Mamatomo. Hepsi birbirinden tecrübeli, güçlü, komik ve cesur. Nereden yumurta almam gerektiğinin cevabını da zayıf bir anımdan çıkmanın anahtarını da onlarda bulabiliyorum. Şimdi ne zaman bir şey olsa sorabiliyor; saçma sapan her şeyi çekinmeden danışabiliyorum onlara.

NEDİR BU MAMATOMO?

Ben Can’la her gün Maçka Parkı’na gidiyordum ve birçok anneyle sürekli karşılaşıyordum. Hiçbiri sık görüştüğüm kişiler olmasa da aynı zamanlarda anne olmuş kadınlardık. Hepsiyle buluşalım, parka beraber gidelim, beraber vakit geçirelim diye konuşmaya başladık. Sonrasında her dışarı çıkmaya başladığımda sırayla hepsine mesaj attım. Bir süre sonra ayrı ayrı mesaj atmaktan çok yoruldum ve bir grup kurdum. Toplamda sekiz kişi olduk ama kimse birbirini tanımıyordu; tek ortak tanıdık bendim. Aramızda ‘parka çıkan mesaj atsın’ diye kararlaştırdık ve sonrasında çok ama çok yakın olduk. Bir gün bizi beraber gören biri ‘Siz Mamatomo olmuşsunuz’ dedi. Meğer Mamatomo Japonya’da aynı mahallede oturan annelerin bir grup meydana getirip dayanışma yaratmalarına deniyormuş.

ANNELİĞE HAZIRLANIRKEN BAŞVURDUĞUNUZ KİTAPLAR VAR MI?

İna Mey’in Doğuma Hazırlık Rehberi hamileliğim boyunca okuduğum ve doğal doğum için beni heveslendiren kitaptı. Doğuma hazırlık eğitimine gittiğim DOUM da beni cesaretlendiren ve Başar’la ufkumuzu açan şahane bir deneyim olmuştu. Nilüfer Devecigil’in Işığın Yolu da ebeveyn olduktan sonrası için tavsiye edeceğim bir başka kitap.

ANNENİZ VE AİLENİZ SİZİN ANNELİĞİNİZİ NASIL ŞEKİLLENDİRDİ?

Annesinin değerini anne olduktan sonra daha iyi anlayanlardanım ben de. Annelerin tavsiyelerine ne kadar saygı duysam da kendi içimden, kalben ve mantıken nasıl geliyorsa öyle büyütüyorum Can’ı.

HAYRAN OLDUĞUNUZ, ÖRNEK ALDIĞINIZ ÜNLÜ YA DA GERÇEK BİR ANNE VAR MI?

Mamatomo grubundaki annelerin her birinin ayrı ayrı özelliklerine (rahatlığına, titizliğine, araştırmacı ruhuna, hızır gibi her şeye yetişmesine, enerjisine, sabrına, azmine, yaratıcılığına) hayranım.

EVİNİZİN HİKAYESİNİ KISACA ANLATABİLİR MİSİNİZ?

Çok severek oturduğumuz evimizin satılacağını duyduğumuzda hamileliğim çok ilerlemeden başka bir ev arayışına girmek zorunda kaldık. Can da ikimizin çok sevdiği mahallede (Topağacı) büyüsün diye burada arayışa girdik ve özellikle ışığını bayıldığımız evimizi bulduk.

EVİNİZİN ESTETİK ÇİZGİSİNİ SİZ NASIL TANIMLARSINIZ? DEKORASYONDA TEMEL FELSEFENİZ NEDİR?

Eski ve yeniyi bir arada kullanmayı çok seviyoruz. Öyle ki yemek masası Koleksiyon mobilyadan, sandalyeleri anneanneden. Halit Berker’den aldığımız retro koltuk takımına yine anneannemizin tekli koltukları eşlik ediyor. Kumaşların hepsini Bez’den seçmiştim. Evdeki tüm pirinç aydınlatmalar da Başar’ın babasının uzun yıllardır topladığı antika parçalardan. Nereye gidersem gideyim lokal tasarımcılardan aldığım tabak, çanak, fincan ve örtülerimi; onları muhafaza ettiğim cam kapaklı Yargıcı dolabımı ayrıca seviyorum.

Evden detaylar...

ÇOCUĞUNUZUN ODASINI DEKORE EDERKEN NELERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDUNUZ? ONUN ODASINDA EN SEVDİĞİNİZ EŞYA HANGİSİ?

Öncelikle Can’ın uzun yıllar kullanabileceği, birkaç yıl içinde tekrar değiştirmek zorunda kalmayacağımız mobilya ve renk seçimi yapmak istedim. Nedense hiç beyaz kullanmak istemedim. Hayalimdeki tasarımı ve renkleri Baby Art mobilya birebir hayata geçirdi ve hatta odasında en sevdiğim parça da renkli şifonyeri oldu.

EVİNİZDE FAVORİ BÖLÜMÜNÜZ HANGİSİ?

En çok açık mutfağımızı ve annemin çizdiği mermer adayı seviyorum. Bir de nerdeyse her biri farklı ve radikal renkte olan Jotun ile boyadığımız duvarlarımızı.

EVİ DEKORE EDERKEN ÇOCUĞUNUZA GÖRE BİR DÜZEN Mİ GELİŞTİRDİNİZ YOKSA O DOĞMADAN ÖNCEKİ HALİNİ Mİ KORUDUNUZ?

Kesinlikle ona göre bir düzen geliştirmedik. Henüz ayaklanmadığı için aklımız başımızda da olmayabilir tabii.

Evden detaylar...

ÇOCUĞUNUZUN EŞYALARININ EVİN HER YANINA DAĞILMASI KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Ben de dağınık biri olduğum için bu konuda oğlumun arkasındayım. Kendi odası küçük, salon da oyun için daha müsait olduğu için şu an işgal altında bir evimiz var.

OFF NE GİYSEM DOKUZ YIL ÖNCE KURULMUŞ BİR BLOG’DU; BUGÜN SOSYAL MEDYANIN GELDİĞİ NOKTADA DİJİTALDE İÇERİK ÜRETME KONUSUNDA SİZCE NELER DEĞİŞTİ?

Offnegiysem.com’u ilk açtığımdan bu yana aslında hala benzer içerikler paylaşıyorum. Geçmiş yıllardaki postlara baktığınızda yine beni bir yerde seramik tabak peşinde, ara sokaklardaki butiklerin keşfinde, Selanik’e giden bir trende seyahat videosu çekerken ya da #gununkahvesi ile paylaştığım seride bir cafeden post koyarken bulabilirsiniz. Dijitalde üretip paylaşmak o zamanlar daha nadir yapılan bir şeyken şimdi Instagram’la beraber iyice yoğunlaştı. Aradan sıyrılmak, fark edilmek özellikle yeni başlayanlar için bir soru işaretiyken, benim gibi her daim nicelikten çok niteliğe önem verenler açısından yine aynı istikrarda ve üretkenlikte devam etti. Bu kadar yoğun ve benzer paylaşım içinde rekabet de arttı, kurallar da bozuldu.

İŞİNİZİN FREELANCE OLMASI DOĞUMDAN SONRA SİZE NE GİBİ AVANTAJLAR SAĞLADI?

Evden çalışmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir yandan evde Can’la vakit geçirmek şahane bir fırsatken diğer yandan beni gördüğü an çalışmak imkansızlaştığından toplantıları ve çekimleri gün içinde, masa başı işlerini ise o uyuduktan sonra yapıyoruz.

ÇALIŞMAYA KARŞI BAKIŞ AÇINIZ ANNE OLDUKTAN SONRA VEYA HAMİLELİK DÖNEMİNDE DEĞİŞTİ Mİ?

Benim gözlemlediğim kadarıyla doğumdan sonra annelerin kariyerleri alt üst oluyor. Anneler çocuklarına daha fazla vakit ayırmak ya da dışardan bir destek imkanı olmadığı için -haklı olarak- doğum izninden sonra işlerini bırakmak zorunda kalabiliyor. Kariyerinde ilerlemek isteyenler de çoğu zaman işverenlerinin ‘çocuk engeli’ bahanesine takılıyor. İşine bir yıldan uzun süre ara verip geri dönmek isteyenler içinse kapılar daha da zor aralanıyor. Kendi işimi yaptığım için beni çok etkilememiş gibi gözükse de çocuktan önce uzun yıllar keyifle çalıştığım markaların mesafesini görmek beni üzüyor. Bir zamanlar neredeyse her hafta bir seyahate giderken çocuktan sonra sanıyorum ‘gelemez’ diye düşünülüyor. Şimdi yeniden başlayan bu seyahatlere de işime de anne olarak beni destekleyen markalara da daha çok sarılıyorum.

STİLİNİZ ANNE OLDUKTAN SONRA DEĞİŞİME UĞRADI MI? GİYİM TARZINIZA EN ÇOK UYAN MARKALAR HANGİLERİ?

Alışık olmadığım kilolar, XS ve Small bedenden oluşan bir gardırop yüzünden ister istemez değişimler oldu. Ama hamilelere özel kıyafetlerden almadım. Sadece hamile taytı ve jeani aldım. Genel anlamda yalın, sade, özgün tasarımları çok seviyorum. Her zaman alışveriş yaptığım Fey Butik, Lug von Siga, Sorbe, Mehtap Elaidi ve COS gibi yerlerden M veya L beden giysiler alıyordum. Ben zaten hep bol salaş parçalar giyerim; o yüzden hala hamileyken aldıklarımı şu an da giyiyorum. Hala o moddan çok çıkamadım. Bir yere giderken elbette şık giyiniyorum ama gün içinde hep bir koşturmam olduğu için ve Can’la çok vakit geçirdiğim için rahat şeyler giyiyorum genelde.

ÇOCUĞUNUZ İÇİN HANGİ MARKALARA BAŞVURUYORSUNUZ?

H&M, Mango, Zara Kids, Jacadi ve Tiny Cotton en sık alışveriş yaptığım yerler. Birçok Türk bebek markasıyla da bu süreçte tanışıp hem yaratıcılıklarına hem kalitelerine hayran kaldım. Little Yuca, Deux lapins, Monom.io, 7 elephants, Luff bunlardan bazıları.

BAĞLI KALDIĞINIZ GÜZELLİK RUTİNLERİNİZ VAR MI? KURTARICI ÜRÜNLERİNİZ HANGİLERİ?

Maalesef yok! Hayatımda en ihmal ettiğim konu güzellik ve bakım olabilir. Nars kapatıcım ve allığım, Sephora eyeliner’ım, Dior göz kalemim, Darphin fondötenim, Mac maskaram şu sıralar olmazsa olmazlarım. Cilt temizliği ve nemlendirmede Bioderma, Gülsha ve geçen yazdan beri kullandığım Hatice Teyze’nin eşek sütü sabunu vazgeçilmezim.

Evden detaylar...

SPORLA ARANIZ NASIL? HAMİLELİK SIRASINDA FORMUNUZU KORUMAK İÇİN NELER YAPTINIZ?

Hamileliğim boyunca pilates yaptım ve bol bol yürüdüm. Şimdi ise sadece pilates. Hamilelik öncesi spor rutinimi çok özlüyorum ve yakın zamanda yine o düzene girmek istiyorum.

YAŞADIĞINIZ YERDE ÇOCUK YETİŞTİRMENİN NE GİBİ AVANTAJLARI/DEZAVANTAJLARI VAR?

Mahalle hayatını, her şeyi bir arada bulmayı, esnafı, komşuları, toplantı için de sosyalleşmek için de arabasız hareket etme kolaylığını ne kadar sevsem de bebekle Nişantaşı çok yorucu olabiliyor. İstisnasız her gün karşıma çıkan ‘rampasız’ kaldırımlarda giden motorlar, rampalara park eden araçlar ya da müşteri bekleyen taksiler, zevkle oturduğum mahallemi bebekle azap haline çevirebiliyor. Can’ı şehirde büyütmek istemiyorum açıkçası. Zaten çocukla İstanbul’da yaşamak başlı başına çok zor bence. Nişantaşı’nda kaldırımlarda pusetle yürürken içimden çıkan kadına ben bile şaşırıyorum! Belediye’ye bütün Ihlamur Yolu’ndaki kaldırımları şikayet ettim. Ben resimlerini çekip sosyal medya üzerinden paylaştıkça onlar düzeltiyordu. Nerede bir aksaklık görsem hemen ilgililere bildiririm. Fakat burayı seviyoruz; bir gün gideceğiz ama ne zaman bilmiyorum. Hoş Mamatoma’yı bırakıp nasıl giderim bilmiyorum. Belki ilerde Mamatoma çiftliği kurarız diyoruz. İlerde hayalim gerçekten de bir kırsala yerleşmek. Öyle bir şey olursa belki seramik işim olur, kim bilir?

KIZ KIZA YA DA EŞİNİZLE GİTMEYİ SEVDİĞİNİZ YERLER?

Seyahat etmeyi çok sevdiğim için her farklı rota beni heyecanlandırıyor.

TİPİK BİR PAZAR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇİYOR?

Uyanır uyanmaz dışarı çıkarız... Evdense Can’la dışarıda vakit geçirmek hem bizim için daha kolay hem onun için oldukça keyifli oluyor.

EĞER DAHA ÇOK VAKTİNİZ OLSAYDI KENDİNİZ İÇİN NELER YAPARDINIZ?

Kendimi azıcık şımartacak bakımlar yaptırırdım. Spora daha çok vakit ayırırdım. Seramik kursuna haftada bir yerine üç-dört kez giderdim.

GEÇ ANNE OLMANIN AVANTAJLARI/DEZAVANTAJLARI NELER?

Bence elinde olan herkes erkenden çocuk yapmalı. Ben çok enerjik bir insan olmama rağmen şu an yoruluyorum. Keşke o zamanlarımdaki tüm enerjimi Can’a verebilseydim çünkü çok yorucu! Daha genç anne olsaydım daha kuvvetli karşılardım her şeyi diye düşünüyorum.

İKİNCİ KARDEŞE SICAK BAKIYOR MUSUNUZ?

Biz ikimiz de tek çocuğuz, günün birinde bir kardeşi olsun isterim sanırım. Çok zor iki çocuk ama Can için çok muhteşem olurdu diye düşünüyorum. Ayrıca ben nelerle uğraşıyorum, onu mu yapamayacağım diyorum. Ama bu tabii benim tek başıma alacağım bir karar değil.

ÇOCUĞUNUZA EN ÇOK NEYİ ÖĞRETMEK İSTERDİNİZ?

Şu an el sallaması, kaç yaşındasın diye sorduğumuzda eliyle ‘1’ diye göstermesi ve öpücük yollaması gibi naif hayallerim var. Can’a öğretmek istediğim o kadar çok şey var ki aslında, bunların hepsini onunla doya doya yaşayarak, eğlenerek yapmak istiyorum. İyi kötü ne gelecekse başına, her zaman kendini yanlarında güvende hissedebileceği bir ailesi olduğunu bilsin istiyorum.

KISA KISA…

Tipik kahvaltım... Keçi peyniri, avokado, yumurta, çay.

Başucumda her zaman bulunanlar... Not defteri ve su.

Düz ayakkabı mı topuklu mu… Düz.

En son okuduğum kitap... Zehirsiz Ev.

İstanbul’da en sevdiğim mekan... Petra Gayrettepe.

En sevdiğim seyahat rotası... Paris.

... olmadan yaşayamam. Can, kahve ve hayaller.