GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

Bebeğinizi Evdeki Zararlılardan Korumanın Kolay Yolları

Birkaç temel kural, basit önlemler ve biraz çabayla bebeğimizi ve dolayısıyla tüm aileyi toksinlerden ve radyasyondan uzak tutmak elimizde. Evin Öcal kendi evinde benimsediği beş basit kuralı paylaşıyor.

TOKSİNLERDEN KORUMAK İÇİN…

AYAKKABISIZ EV

Bizim evimizde çocuğumuz olana kadar eve ayakkabısız girme gibi bir kural yoktu. Fakat ayakkabılarla evin içine sadece mikrop değil, zararlı toksinleri ve kimyasalları da taşıdığımızı (pestisit, herbisit bunlardan sadece birkaçı) ve bu toksinlerin eve girdiği anda mobilyalar, halılar tarafından absorbe edildiğini okuduğumdan beri bu konuda kurallarım oldukça katı. Havadaki tozlar yoluyla mobilyalara yerleşen toksinler yine hava yoluyla çocuklar tarafından kapalı ortamda kolayca solunuyor. Ayrıca araştırmalara göre kimyasallar dış ortamda güneş ışığı ve yağmur gibi etkenlerle daha çabuk bozulurken ev içinde çok daha uzun süre kalıyor.

OYUNCAK SEÇİMİNDE PLASTİK YERİNE DOĞAL MATERYALLER

Bu konu Petitmag'de birçok kere farklı başlıklarla ele alındı. Plastik, rengarenk, düğmeli, gürültülü oyuncaklar tüm oyuncak dünyasını kuşkusuz domine ediyor. Bu oyuncaklar bebeklerin ve çocukların ilgisini hızlıca çektiği için biz ebeveynler tarafından da tercih ediliyor. Fakat plastik birçok oyuncak PVC (polivinil klorid) denen toksik bir plastik maddeden üretiliyor. Ve çoğunlukla oyuncağın dayanıklılığını artırmak için başka kimyasallar da ekleniyor. Evinizi rengarenk, plastik, pilli oyuncaklarla donatmadan önce, hem bebeğinizin sağlığına hem gelişimine daha çok katkıda bulunacak, toksin içermeyen su bazlı boyalarla boyanan ahşap oyuncaklara, ve diğer doğal materyallere yönelebilirsiniz. Oyuncakların yanı sıra çatal, kaşık, biberon, suluk gibi yeme-içme gereçlerinde de plastik yerine cam gibi daha doğal materyaller tercih etmek toksinlere bariyer koymanın bir yolu.

KUMAŞ SEÇİMİ

Tekstil endüstrisi detayları hakkında kitap yazılabilir. En basit haliyle bilmek gerekirse, tekstilde kullanılan kumaşlar doğal ve sentetik olarak ikiye ayrılıyor. Bebek/çocuk kıyafetleri ve bebek odası tekstilleri alırken dikkat etmeniz gereken yüzde yüz doğal kumaştan üretilmiş olmaları. Daha derin incelemek isterseniz, kotonun organik olup olmaması veya boyama koşulları gibi detaylara da elbette dikkat edebilirsiniz. Bir diğer önemli nokta ise 'alevlenmeyi geciktirici' ibareleri. Geçmiş yıllarda güvenlik önlemi olarak çocuk kıyafetleri (özellikle pijamalar) ve bazı ev tekstil ürünleri (bebek nevresimleri dahil) alevlenmeyi geciktirici kimyasallarla üretildi. Ancak son zamanda yapılan araştırmalar PBDE başta olmak üzere, bu kimyasalların bebeklerin ve çocukların beyin gelişimlerine zararlı olduğunu ve bu kimyasalların bazılarının tiroid hormonlarını taklit ederek vücutta ciddi hormonel bozukluklara yol açtığını gösterdi. Dolayısıyla artık birçok marka bebek kıyafetleri için alternatif yangın geciktiriciler kullanıyor, fakat yine de sıklıkla tercih ettiğiniz tekstil markalarının arka planını araştırmakta fayda var.

Kıyafetlerle, nevresimlerle, havlularla kısacası tüm tekstil ürünleriyle ilgili bir diğer önemli husus bu ürünleri kullanmadan önce mutlaka yıkamak gerektiği. Nakliye esnasında küflenmeyi önlemek ve kırışıksız bir görünüm vermek için kumaşlarda formaldehit resin isimli bir kimyasal kullanılabiliyor. Bu kimyasal, cilt alerjileri ve hatta kanser açısından şüpheli. Bu yüzden evinize giren tüm tekstil ürünlerini kullanmadan önce toksik madde içermeyen deterjanlarla yıkamayı ihmal etmeyin.

DAHA TEMİZ DETERJANLAR VE KOZMETİKLER KULLANMAK

Deterjan ve kozmetiklerde kullanılan kimyasalların alerjilerden kansere pek çok sağlık problemini tetikleyebildiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Parabenler, fitalatlar, korozif asitler, sodyum lauril sülfat gibi sürfaktanlar, fenoller derken uzak durulması gereken kimyasalların listesi uzayıp gidiyor. Bu toksik kimyasallardan tamamen arınmak belki mümkün değil, yine de basit önlemlerle kendi evimizin sınırları içerisinde olabildiğince toksinsiz yaşayabiliriz. Toksinlerden arınmaya ev temizliğinden başlamak için daha önce Petitmag’de de yer verdiğimiz, çoğu mucizevi sirke ve karbonat ikilisiyle hazırlanan doğal temizlik tariflerine şans verebilirsiniz. Bunlar size yetmiyorsa ya da evde hazırlamak istemiyorsanız sağlıklı, çevre dostu, daha masum temizleyicileri deneyebilirsiniz.

Ev temizliği dışında diğer dikkat edilmesi gereken diğer konu ise kişisel bakım rutinimizde ve bebek bakımında kullandığımız kozmetikler. Islak mendillerden pişik kremlerine sayısız bebek bakım ürünü ve her tür kozmetik zararlı kimyasallar içerebiliyor. Dolayısıyla bebek bakımı için parfümsüz, SLS'siz, parabensiz içeriklerden seçmek anne olduktan sonra benim en dikkat ettiğim konulardan biri oldu. Özellikle ten tene temasın en yoğun olduğu yenidoğan döneminde kendim için de sadece Vera için kullandığım şampuan ve vücut losyonunu sürmek gibi bir çözüm buldum. Böylece benim tenimden ona geçecek istemediğim içerikler için riski en aza indirmiş olduğumu hissettim.

Doğal ve organik ürünlerde sertifikaların oldukça yanıltıcı olabildiği gerçeğini de atlamamak gerekiyor. Bu yüzden etiket okumayı öğrenmek çok önemli.

RADYASYONDAN KORUNMAK İÇİN…

ÇOCUKLARI TELEFONLARDAN UZAK TUTMAK

Bu Mila doğduğundan beri benimsediğim başka bir kural. Her anne gibi ben de çocuklarımın her anını kaydetme çabasıyla telefonumu kullanıyorum. Fakat bebeklerin anne karnında oldukları süreden itibaren, radyasyondan daha fazla etkilendikleri birçok araştırmayla kanıtlandı. Çünkü beyin dokuları daha emici ve kafatasları daha ince. Bazı araştırmalar bebeklerin bu radyasyondan 2 kat daha fazla, bazıları ise 10 kat daha fazla etkilendiğini gösteriyor. Dolayısıyla Mila veya Vera'nın fotoğraflarını çekmek için cep telefonu yerine fotoğraf makinesi kullanmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Bunun dışında ise cep telefonuyla işim bittikten sonra bulunduğumuz odadan hemen çıkarmaya özen gösteriyorum. Bu sebeple evimizde çoğunlukla kaydetmek istediğim bir an geldiğinde 'çabuk telefonumu getirin' kaosu yaşanıyor.

Bu konu özellikle bebeğiyle aynı odada uyuyan aileler için fazla risk oluşturuyor. Mümkünse bebeğin uyuduğu odaya hiçbir telefon veya tablet almamak, alınıyorsa da uçak moduna getirmek şart. Gözden kolaylıkla kaçabilecek diğer durumlar ise bebeğimizi emzirirken veya pusetle dolaştırırken gibi basit durumlar için de geçerli. Farkında olmadan telefonlarımızı pusetin bardak tutucu kısmına veya puset düzenleyicilere koyuyor ve bebeğimizi gezdiriyoruz. Ayrıca bebeğimizi emzirirken telefona bakmak veya telefonda konuşmak da birçoğumuzun farkında olmadan kazandığı alışkanlıklar. Bu tip durumlara ekstra özen göstermek, telefon konuşmaları için kulaklık kullanmak ve akıllı telefonları mümkün olduğunca (önerilen uzaklık 3 metre kadar) bebeklerden uzak tutmak çok önemli. Bebeğinizle çıktığınız kısa ve eve yakın yürüyüşlerde telefonunu evde bırakmak bile güzel bir çözüm olabilir. Hem siz yürüyüşün daha çok tadını çıkarırsınız hem de telefonunuzu bebeğinizden uzak tutmuş olursunuz.

Ben Vera'nın kucağımda uyuyarak ve emerek saatler geçirdiği yenidoğan döneminde, her sıkıldığımda telefonumu elime alıp sosyal medyada dolaşma isteğimin önüne geçmek için yanıma her daim bir kitap veya dergi koymak ve telefonu uçak moduna alıp önceden kaydettiğim podcastleri (cepyayın) kulaklıkla dinlemek gibi çözümler üretmiştim.