GİRİŞ

E-Posta
Şifre

YENİ ÜYE

Ad
Soyad
E-Posta
Şifre
Şifre Tekrar
Ürün sepete eklendi
Aramıza Hoşgeldin!
Welcome Abroad!
Bültene başarıyla üye oldun.
Teşekkürler!
Thank you for subscribing to
our newsletter.

1500 TL ÜZERİ ÜCRETSİZ KARGO

İLK SİPARİŞTE %10 İNDİRİM İÇİN ÜYE OLUN! İNDİRİM KODU: HELLOPC10

2 Yaş: Sendrom mu? Dönem mi?

2 yaşına doğru hızla yol alan bir çocuk, çevresinin ve yapabildiklerinin farkında olmaya başladıkça, ebeveyninden ayrı bir "birey" olduğu algısını da geliştirmeye başlar. Ancak güvende hissetmek, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarına cevap bulmak için hala ebeveynine ihtiyaç duyar. Yaşadığı olayları ve hissettiklerini anlamlandırabilmek için hala yetişkin bir ses duymak ister, çünkü henüz bunun için yeterli deneyimi yoktur. Özetle 2 yaşındaki bir çocuk, aynı anda hem bağlı hem de bağımsız olma halini yaşar. Bu gerçekten de hem çocuk hem de ebeveyn için karışık bir durumdur.

Genellikle 16-42 Ay arasında görülen bu gelişim basamağı “2 Yaş Sendromu - Terrible Two" olarak adlandırılır. Oysaki sendrom herhangi bir bozukluğu tanımlayan belirtilerin tümüne verilen addır. Yukarıda bahsettiğim dönemin ise bir bozukluk olmadığını söyleyebilirim… Bu yazıda bireyselleşme için ilk adımlarını atan çocuğunuzu etiketler ve tanımlar içine sığdırmadan ona rehberlik edebilmeniz adına önerilerimi paylaşmak istiyorum.

Yalnız Değilsiniz

İlk olarak, çocuğunuzun bu davranışlarının normal gelişimin bir parçası olduğunu ve sizin de tüm diğer ebeveynler gibi normal bir süreç yaşadığınızı unutmayın. Elbette her çocuk ve aile biricik, ancak aynı ergenlik gibi bazı gelişimsel dönemler dünya üzerinde genel olarak tüm çocuklarda benzer yaş dönemlerinde ve şekillerde gerçekleşir. Yalnız değilsiniz.

Size İnat Yapmıyor

Çocuğunuz bu dönemde sizden bağımsız bir birey olduğunu adeta kanıtlamaya çalışır. Kendinin farklı olduğunu göstermek, yapabildiklerini ortaya koymaya onun için çok önemlidir. Beden kasları ile yapabildiklerinin daha çok farkındadır. Sürekli yeni bir şeyler denemek ister. Televizyonu ne kadar hızlı sallarsa düşer? O oyuncağı hangi koluyla yere atarsa daha farklı bir ses çıkar? O kırmızı kalemle kağıt dışında başka nereyi boyayabilir? Tüm bunlara annesi ve babası ne der? Tüm bu soruların cevabını ararken bu davranışların hiçbirini size inat olsun diye yapmaz. Eğer ortada bir inat varsa, bu iki kişilik bir meseledir.

“Hayır”ları Azaltmak

“Hayır, hava çok sıcak şimdi o montu giyemezsin.” “Hayır, şimdi parka gidemeyiz.” ya da “Hayır, oraya parmağını sokamazsın.” Sürekli hayır kelimesini duymak bir süre sonra hem sizin hem de çocuğunuz için kısıtlayıcı bir durum yaratabilir. Peki, hayır demeden çocuğunuza sınırları ve kuralları öğretebilir misiniz? Örneğin parka gitmek isteyen çocuğunuza “Hayır” demek yerine, “Evet, yemek zamanı bitince parka gidebiliriz.” diyebilir ve gün içindeki programı konusunda zamansal olarak onu bilgilendirebilirsiniz. Ya da yönlendirme yapıp alternatifler sunabilirsiniz. “Şimdi parka gidebilmeyi ben de isterdim ama yemek saati geldiği için parka gidemeyiz. Yemekten sonra hangi oyunu oynamak istersin?” Çocuğunuz burada parka o an gitmenin onun kontrolünde olmadığını öğrenir, ama hala elinde kontrol edebildiği bir şey vardır; hangi oyuncağı ile oynayacağı...

Orta Yol: Gülmek!

İstediği olmadığında tutturma, ısrar etme ya da sizinle iş birliği yapamadığı durumlarda krizlerle karşılaşmanız oldukça muhtemel. Burada göstereceğiniz oyun ve mizah anlayışı sizi orta yolda buluşturabilir. Örneğin dışarı çıkarken montunu giymek istemeyen çocuğunuzla güç savaşına girmek yerine oyuncu bir tavra bürünebilirsiniz. “Anladım bu montunu giymeyi hiç istemiyorsun, şimdi bu montu ben giyeceğim. Ah bu küçük kollara benim kocaman kollarım nasıl girecek?” dediğinizde ortamın kahkahalarla nasıl yumuşadığını görebilirsiniz. Güçlü hissetmek isteyen çocuğunuz karşısında oyuncu ve komik bir şekilde güçsüz ve beceriksiz gözükmek, işleri yoluna koyabilir. Bazen bu küçük oyuncu yolları bulmak kolay olmayabilir, unutmayın ki oyun kasları da kullandıkça güçlenir.

Yapabilmesine İzin Verin

Çocuğunuz bu dönemde pek çok işi kendi başına yapmak, hatta yetişkin olarak ilgilendiğiniz işlere dahil olmak ister. Mutfak tezgahına erişmek, sizin gibi kendi başına giyinmek, yerleri süpürmek… Bu konularda henüz sizin kadar becerikli olmadığından pek çok kez de hata yapar. Tüm bunlar onda hayal kırıklığı ve güçsüzlük hissi oluştursa da “Ben de varım!” mesajı vermeye çalışır. Burada günlük işlere onu dahil etmek bu yeni öğrenme girişimlerinden sonra yapamadıklarına değil de yapabildiklerine pozitif bir ilgi vermek işinize yarabilir. Örneğin, “Ben gelene kadar nasıl da sabırla bekledin.”, “Bu fıstıkları aynı benim gibi ayıklayabiliyorsun!” “Bulaşık makinesi boşaltma işini sensiz de yapabilirdim ama sen bana yardım edince çok kolay oldu.” gibi ifadelerle onu cesaretlendirebilirsiniz.

Davranışa Değil İhtiyaca Odaklanmayı Seçin

Bu dönemdeki çocukların dil becerileri henüz kendilerini detaylı ve iyi bir şekilde ifade edecek kadar gelişmemiştir. Dolayısıyla ihtiyaçlarını sözel olarak değil, bedenleri ve davranışlarıyla anlatırlar. Atma, vurma, itme, kendi etrafında dönme, çok hareketlenme, ağlama… Hepsi mesaj taşıyan davranışlardır. Bu davranışların ardına bakabildiğinizde karşılanmayı bekleyen bir istek ve ihtiyaç görebilirsiniz. Burada çocuğunuza onu anladığınızı sözel olarak ifade etmek gerçekten işe yarar. Gözlerine bakıp “Evet tatlım, parka gitmeyi çok istiyorsun biliyorum. Gidemediğin için çok üzgünsün bunu görebiliyorum. Ben de şu an parka gitmeyi isterdim…” cümleniz her şeyden önce çocuğunuzun isteğini ve ihtiyacını anladığınız mesajını verir. Anlaşıldığımızı hissettiğimiz bir ilişki içinde ne kadar karşı gelebiliriz ki?

Çevreyi Düzenleyin

Yaşadığımız çevrenin hepimiz üzerinde oldukça büyük bir etkisi vardır. Çocukların zamanlarını çokça geçirdikleri odaları da onlar üzerinde etkilidir. Bu nedenle çevreyi önceden düzenlemek olası problemlerin de önüne geçebilir. Örneğin, soğuk kış gününde dışarı çıkarken elbise giymek için kriz yaratan bir durumu, çocuğunuzun dolabında sadece kışlık kıyafetler bulundurarak önleyebilirsiniz. Ya da prizleri ve mutfak tezgahını keşfetmek isteyen çocuğunuz için önceden güvenlik önlemlerini aldığınızda olası girişimlerde “Hayır”ların sayısını azaltmış olursunuz.

Sevgili anne, babalar ve bakım verenler, bu önerileri hayata geçirmek elbette her daim mümkün değildir. Ebeveynlik, çocuğunuz ile birlikte çıktığınız bir yolculuk ise yolda sadece çocuğunuz değil siz de öğrenirsiniz. Kendi ihtiyaçlarınızı gözetmeyi, kendi sınırlarınıza, kurallarınıza ve çoğu zaman da yaralarınıza bakmayı... Çocuğunuz da elbette yeni doğduğu dünyanın kurallarını öğrenirken bir haritaya ihtiyaç duyar. Bu harita sayesinde nereye, nasıl güvenle gideceğini bilir. Bu harita yetişkin olarak sizdedir. Burada önemli olan nokta, 2 yaş döneminde ebeveyn olarak bu haritayı oluştururken “hiç sınır” ile “çok sınır” arasındaki ince çizgiyi ayarlayabilmek olur. Bu ince çizgiyi yakaladığınızda çocuğunuz içinde yaşadığı toplumda kendine özgü özelliklerini koruyarak davranışlarının bir sınırı olduğunu bilebilir. Bu şekilde büyüyen çocuğun gerçek hayatla karşılaştığında mutlu bir yetişkine dönüşme ihtimali de çok yüksektir.